|
|
|
|
Boğaziçi yeni yüzünü arıyor
Boğaz vapurlarının macerası 162 yıl önce 'mutluluktan uçan' anlamına gelen Humapervaz'ın seferiyle başladı. İstanbullular için aileden biri gibi olan vapurlar prototipler arasında kıyasıya bir mücadeleyle yeni yüzüne kavuşacak.
Aileden biri gibi
Boğaz vapurları 162 yıldan beri şairane isimleri ve zarif çizgileriyle şehrin, hatta ailenin bir parçası gibi kabul görüyor. Bu yüzden İstanbullular yeni gemilerde de eskinin izlerini görmek istiyor.
Vapurlardan ilham alan sanatçı Mehmet Güreli Değişime olumlu bakıyorum. Daha moderni, daha hızlısı elbette daha iyi. Yeter ki estetik olsun" diyor
Boğaz vapurlarının öyküsü Hümapervaz ile başlamıştı. Tanzimat'tan sonra kapitülasyonları arkasına alarak Boğaz'da yolcu taşımaya başlayan Rus ve İngiliz şirketlerine karşı 1844 yılında halat çözen Hümapervaz'ı (Mutluluktan uçan) Mesiribahri (Denizgezgini), Peykişevket, (Ulu kişiye yani padişaha haber götürüp getiren) Eserihayır, Eseriticaret gibi gemiler izledi. Aradan geçen 162 yıl boyunca Boğaz gemileri şairane isimleriyle olduğu kadar zarif çizgileri ve yaşantılarıyla benzersiz bir kültürü iskeleler arasında taşıyıp durdu. Gayret, Rahat, Selamet, Azimet, Nüzhet, Nusret ve Meserret gibi kafiyeli isimler taşıyan bu gemiler teknolojiyle birlikte yenileniyor, ancak tenteli açık güverteler, yan balkonlar gibi özellikler kuşaktan kuşağa neredeyse bir gelenek gibi korunuyordu. Şirketi Hayriye gemilerinin bazen bir yalıya usulca yanaşarak köpüklü kahvesini alan, dönüşte de aynı usta manevrayla boş fincanı bırakan maharetli kaptanları da en az gemiler kadar ünlüydü. Boğaz'ın vapurları İstanbullular için hep "aileden" biri gibiydi. 1903'te yapılan ve Boğaz'ın ilk uskurlu gemisi olan 47 numaralı "Tarzı Nevin", Eminönü'nden Kavaklar'da kadar bütün iskelelere uğradığı için adı dilenci vapuruna çıkan "63 numaralı "Sütlüce" 75 yıl boyunca aralıksız çalışan "Kalender" bu unutulamaz gemilerdendi.
DENİZKIZI EFTELYA Boğaz vapurları eğlencenin de bir parçasıydı. 1931 yazında bir program hazırlanmıştı. Denizkızı Eftelya'nın üzerinde şarkı söylediği ışıl ışıl aydınlatılmış sala üç gemi eşlik edecek, iki gemi de yedek olarak bekleyecekti. İstanbullular 37.5 kuruşluk bu ucuz eğlenceyi o kadar beğendiler ki 14 geminin uzun bir konvoy oluşturduğu, kıyılardan insanların fenerleriyle, meşaleleriyle eşlik ettiği unutulmaz bir eğlence yaşandı. İşte, İDO'nun (İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi A.Ş.) geçen hafta başlattığı anket tamamlandığında bu eski kültürü iki asırlık bir zamana taşıyacak yeni gemiler de belli olacak. Hümapervaz'ın sekiz belki dokuz kuşak torunlarının manevrayı kolaylaştıran burun pervanesi ve çift uskur, kazaların önüne geçecek yan kapılar ve ileri teknolojiye sahip navigasyon cihazları gibi yenilikleri olacak. Ama bu teknik ayrıntılardan daha önemlisi şimdilik bir bilgisayar görüntüsünden oluşan gemilerin ete kemiğe büründüğünde neye benzeyeceği... Vapurların yenilenmesine ilgili ilk tepkiyi gösterenlerden, yazılarıyla konunun kamuoyuna malolmasını sağlayan Sabah yazarı Turgay Noyan bu işin "oylama" ile yapılmasını anlayamadığını söylüyor: "Gemilerden memnunsak zaten bunlar var. Yok biraz daha sürat istiyorsak bu üst yapıya dokunmadan halledilebilir. İçine girip görmeden bilgisayarda yapılmış bir şeyi oylamak yanlış. Oylamanın manüple edilmesi mümkün. İyi niyetli bir iş ama maksadını aşabilir." MANZARA ÖNEMLİ Radikal Gazetesi yazarı Hakkı Devrim de "Karoseriden vapur beğenmek" başlıklı yazısında "Resimden neyi, nasıl anlayacağımı bilemiyorum" dedikten sonra manzaradan, merdiven basamaklarına, büfelerden, lüks salona kadar pek çok ayrıntıyı sıralıyor ve "Bunları öğrenmeden vapur seçmek, karoserisine bakıp otomobil almaya benzemeyecek mi?" diye sorarak yazısını noktalıyordu. Yönettiği, Vapurlar adlı belgesel ve Vapurlar Blues adlı albümüyle Boğaz gemilerini ölümsüzleştiren, sanatçı Mehmet Güreli'ye göre değişim kaçınılmaz. Güreli "Ben olumlu bakıyorum. Paşabahçe vapuruna binmeyi de, onu seyretmeyi de çok severim. Estetik olarak çok güzel ama hayatın içinde de fonksiyonel olması lazım" diyor. Oylamada klasik çizgilere daha yakın olan dört numaralı model ile modern çizgilerin ağırlıkta olduğu 8 numaralı model çekişiyor. Denizler Kitabevi'nin sahibi Kaptan Turgay Erol İDO'nun geçen yıla göre bir görüş ve yaklaşım farkına eriştiğini hatırlatıyor. "Bunu sivil toplum örgütlerinin başarısı olarak görüyorum, mühim olan estetiği ön plana almak" diyen Erol'un prototipler arasındaki tercihi 4 numaralı model. Ancak Erol Boğaz vapurlarında, "kırlangıç" adı verilen ve kaptan köşkünün yanında bulunan balkonumsu çıkıntıların yeni prototiplerin tümünde eksik olduğuna da dikkat çekiyor. Turgay Erol estetik dışında, sabah ve akşam bayrak çekilirken yapılan "toka bayrak-arya sancak" törenlerinin de canlandırılması gerektiğini söylüyor ve "inişlerde, binişlerde yolculara denizcilikle ilgili operetler, marşlar da çalınabilir" diyor.
AÇIK HAVA, MANZARA Bir deniz araştırmacısı ve yazar olan Ahmet Güleryüz de değişimin öncelikle teknolojiyi geliştireceğini düşünüyor. "Yolcu rahatlığı bakımından pencereler biraz daha büyütüldü. İstanbul halkının her zaman sevdiği o açık yerler korundu ve artırıldı" diyor. Güleryüz yeni prototipler için "Dört numarayı daha çok seviyorum. Bugünkülere görünüş olarak benziyor. Kanım kaynadı" diyor.
Cengiz ERDİNÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|