| |
|
|
Kırarak mı, kazanarak mı
Başbakan Erdoğan'ın ve AK Parti'nin Fethi Dördüncü'ye aşırı tepki verdiğini söylüyorum hep. Sakın yanlış anlamayın. "Fethi Dördüncü'nün yazdıklarıyla aynı fikirdeyim, önündeyim, arkasındayım, karşısındayım" demiyorum. Ama tepki fazla. Toplum içinde şu veya bu nedenle sivrilmiş tepeye, zirveye çıkmış insanlar... Bunlar siyasetçi, sanatçı veya bir başka meslek mensubu olabilir, isteseler de, istemeseler de, kendilerini hiç tanımayan, bilmeyen ve bilmek zorunda olmayan insanların her türlü tepki ve düşüncesine açıktır. En eğitimsiz, en düşük sosyo ekonomik gruptan birisi, kalkıp Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, ülkenin en sivrilmiş sanatçısını, entelektüelini eleştirebilir. Bu eleştiride çok haksız, çok sübjektif ve çok sert olabilir. Zirvede olmak, toplum önünde olmak bütün bunlara açık ve aynı oranda hoşgörülü olmayı gerektirir. Bu hoşgörünün sınırı ne kadar yüksek olursa, zirve de o kadar hak edilir. Hoşgörü sahibini yüceltir. Oturduğum masanın tam karşısında Atatürk'ün bir fotoğrafı ve altında bir sözü var. Şöyle diyor: "Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim." Kalp kazanmanın hoşgörüden daha garantili bir yolu var mı acaba!
|