Piyasaları ancak yeni ve iyi bir hikaye toparlar
Finansal piyasalarda hava mart ayından itibaren dönmeye başlamıştı. Japonya'nın fazla likiditeyi çekme ve sıfır faiz politikasını terketme kararı küresel piyasalarla birlikte Türkiye piyasalarını da olumsuz etkiledi. Ancak Türkiye'ye özgü bazı gelişmeler de, yerli finansal piyasaların küresel piyasalardan ve gelişmekte olan piyasalardan ayrılmasına yol açtı. Mart sonrasında Türkiye en olumsuz etkilenen piyasalar arasında yer aldı. Bir anlamda gelişmekte olan piyasalar arasında Türkiye bir lig geriye düştü. Rusya ve Brezilya gibi en iyiler arasında yer alırken şimdi Macaristan gibi düşük performansa sahipler arasında bulunuyor. Geçen haftanın ikinci yarısında piyasalardaki bozulma hızlandı. Hazine faizleri 14.45 ile şubat sonrasının en yüksek düzeyine çıktı. Euro 1.742, dolar 1.365 ile bu yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Borsada düşüş yanında 2030 vadeli eurobondların değeri marttan beri 150.250 ile en düşük seviyesine indi. Acaba piyasaların rahatını ne kaçırdı?
Ekonomik riskler Öncelikle ekonomide ortaya çıkan ve çıkmakta olan bazı riskler var. * Cari açık bilinen bir risk. Artarak devam ediyor. * Geçen hafta ortasından itibaren gündemimizde artık enflasyon riski de var. Nisan ayı rakamlarının sıçrama göstermesi bono faizlerinde tırmanışı tetikledi. * Daha da kötüsü bir hafta önce faiz düşüren Merkez Bankası'nı ters köşeye yatırarak yabancıların gözünde ekonomi politikalarına güveni azalttı. Merkez Bankası'nın kredibilitesini azalttı. * Borçları ödeyerek IMF'yi Türkiye'den gönderme tartışmaları da, bu aşamada kulaklara kar suyu kaçırdı. Zaten artmakta olan popülist uygulamaların dozunun IMF ile programın bitirilmesiyle daha artması beklenir. Üstelik IMF'nin gönderilmesi hükümetin erken seçime niyetlendiğine de yorumlandığından, bir yandan bütçe harcamalarını artırıcı diğer yandan siyasi risklerin ortaya çıkmakta olduğuna yorumlanabilir. * Tam bu aşamada bir de yabancılara vergi stopajı sorgusunun gelmesi, satışları tetikledi.
Siyasi riskler Sadece ekonomik riskler değil, artık siyasi risklerde ortaya çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ve genel seçimlerin giderek yaklaşması, bunun tartışmasının ortaya çıkması, bu seçimler öncesinde ortamın gergin olacağına yönelik işaretler şimdiden alınmaya başlanıyor. * AB tarafından ise olumlu haberler gelmiyor. Ermeni tasarısından dolayı Fransa ile yeni bir kriz yaşamamız olası. Nedeni ne olursa olsun kriz yaşacağımız ülke AB'nin siyasi lideri konumunda. Üstelik sonbaharda gündeme Kıbrıs gelecek. Orada da Türkiye'nin atabileceği herhangi bir adım yok. İş tıkanma noktasına doğru gidiyor. AB ile sorun çıkma olasılığı artıyor. Yani önümüzdeki dönem AB'den olumlu haber değil, olsa olsa olumsuz haberler gelebilir. * Genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin işlemeye başladığı bir dönemde Güneydoğu'da artan terör olayları, İran'ın Batı dünyası ile yaşadığı nükleer gerginlik piyasaların risk algılamasını artırıyor.
Bozulma hızlandı Bütün bunların etkisiyle önceki haftadan itibaren dört uluslarası yatırım bankası, Türkiye kağıtları porföyünü sabit tutması veya azaltması yönünde tavsiyede bulunuyorlar. Artık piyasaların rahatı kaçtı. Bozulma hızlandı. Yabancılarda da yerlilerde de Türkiye'ye yönelik risk alma iştahı eskisi gibi değil. Belli bir birikimin sonucunda büyü bozuldu artık.
Olumlu haber azlığı Önümüzdeki döneme bakınca da, ister üç aylık, ister altı aylık, isterse de bir yıllık dönemde olsun, hem ekonomik hem de siyasi yönden piyasaları etkiyecek haberlerin nasıl geleceği önemli. Şimdiden görünen olumlu haberlerin olumsuz haberlerden daha az olabileceği yönünde. Onun için de zaten piyasalar genelde satış eğiliminde. Önümüzdeki dönemde piyasaları ancak siyasi ve ekonomik açıdan Türkiye'de heyecan yaratacak yeni iyi bir hikayenin ortaya çıkması toparlayabilir.
Sonuç "En iyi çıkış yolu içinden geçmektir" Robert Frost
|