İmtiyaz şiddeti
Devlet idaremizin ve toplumsal hayatımızın son zamanlarda çok sansasyonel hale gelmiş aktörleri, ne tür icraatla "gündem" oluyor? Mesela, Başbakan, "Fethi Dede'nin Selanik muhtırası" nı yırtıp atıyor, Adalet Bakanı metni teşhir ediyor, pek cesur AKP'liler koşturuyor, davalar açmak için. Mesela, Maliye Bakanı "verdimse verdim" ihalelerle yargı duvarından döndüğünde dahi pişkin; kımıldamıyor. Mesela, bir bakanın Irak'ta avanta aracılıkları yaptığı filan konuşuluyor. Mesela, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın adı bir iddianamenin bir köşesine bulaştırıldı diye Genelkurmay "muhtıra" veriyor; Emniyet istihbarat başkanı ile savcı uçuruluyor; iddianame temizleniyor. Ve siz, tabii elbet hepiniz değil ama, bir kısmınız ve kısmımız, meşrebe göre, bu vakalarda "taraf" oluyor.
Mesela; kimi arkadaş, Başbakan'ın "cart, kaba kağıt" tavrında despotizmi fark ediyor, kınıyor, "Fethi Dede" nin saflarında yerini alıyor. Sanıyorsunuz ki, her daim, imtiyazlardan kaynaklanan dayatmacılığa, kabalığa, yırtmacılığa, ezmeciliğe, kazımacılığa, efeliğe, kuvvet gösterisine, eşitsizliğe filan karşıdırlar. Sanıyorsunuz ki, bu onlar için bir ilke, bir ahlaki, insani, vicdani meseledir. Bir demokrasi, hukuk sorunudur. Ve bugün orada, yarın başka yerde, "Kimden ve nereden, nasıl gelirse gelsin", hiç duraksamadan, "İmtiyazın şiddeti" ne aynı tavrı alacaklardır. Yok! Öyle olmuyor.
Bir başkasına da, bu oportünist, sinsi, ilkesiz, ikircikli, içten pazarlıklı, çifte standartlı "iş bölümü" nde, "güçsüz, yalnız savcı" dan yana olup "Genelkurmay dayatması" nı kınamak düşebiliyor. Sanıyorsunuz ki, her daim, imtiyazlardan kaynaklanan dayatmacılığa, kabalığa, yırtmacılığa, ezmeciliğe, kazımacılığa, efeliğe, kuvvet gösterisine, eşitsizliğe filan karşıdırlar. Sanıyorsunuz ki, bu onlar için bir ilke, bir ahlaki, insani, vicdani meseledir. Bir demokrasi, hukuk sorunudur. Ve bugün orada, yarın başka yerde, "Kimden ve nereden, nasıl gelirse gelsin", hiç duraksamadan, "İmtiyazın şiddeti" ne aynı tavrı alacaklardır. Yok! Öyle olmuyor. Artık, hayatında zaten hiçbir dayatma, kudret, kuvvet ve imtiyaz şiddetine tavır almayanları, çok şey söyler gibi yapıp gık çıkarmayanları, çok şey yazarken gıllıgışlı meselelerden cız diye kaçınanları filan hiç rahatsız etmiyorum! Onlar gibisi yok zira. Lakin, diğer "taraf" larda, çok sert, çok tavırlı, çok delikanlı gibi görünen lakin, oynak, samimiyetsiz bir "ayrımcı zihniyet" ile "sarı-insaniyet" var işte. Aslında çok basit, biliyor musunuz? Defalardır hatırlatmaya çalışıyorum. "Şu Anayasa" dahi, imtiyazların, zümre egemenliğinin filan asla kabul edilemeyeceğini yazıyor. Ve bu ülkede, "serbest piyasa" nın kimi "hür müteşebbisler" inin imtiyaz aşkları bir yana; Bizzat halkın seçtiği siyasetçiler, "Kamu" nun yani halkın hizmetinde olduğu varsayılan, yetkilerini ancak onlar adına kullandıkları varsayılan asker ve sivil bürokratlar, her gün anayasa çiğniyor. Bir daha söyleyeyim: Her gün ağızlarında "sakız" gibi Anayasa çiğner, durmadan ona atıf yapıp herkesi aykırılıkla filan suçlayabilirken, onu korumaktan filan bahsederken... İmtiyazlara abanarak başkalarına, topluma, devlet organlarına, defterlerden iddianamelere; tahakküm, şiddet, dayatma hakkını buluyor; o sakızı bir de diğer manada çiğneyip duruyorlar ve hiçbir şey olmuyor.
Samimiyseniz, bir de oradan bakın, bir de buradan yakın! Hepsine birden, tüm "İmtiyaz şiddeti" ile "Zümre tahakkümü" ne, kim olursa ve nereden gelirse gelsin tavır almaya... Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum!
|