Cari açık yanında bir de enflasyon riskimiz oldu
Uluslararası likiditenin bol, risk alma iştahının yüksek ve faiz oranlarının düşük olduğu 20032005 arasında ekonominin yumuşak karnı cari açıktı. 2003'ten başlayarak tırmanan ve milli gelirin yüzde 6.4'üne ulaşan cari açık ileriye yönelik potansiyel risk unsuru olarak duruyor. Bu yıl cari açığın geçen yılki düzeyinin 67 milyar dolar daha üstünde gerçekleşecek olması da, sorunun gündemde kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Cari açığın bir risk unsuru olarak ortaya çıkmasına karşılık geçmiş üç yılda enflasyon ekonomiye ve piyasalara sorun yaratmadı. Hep olumlu etkileriyle gündeme geldi. Yandaki tabloda enflasyonun yıllık bazda 2004 Mayıs'ına kadar düştüğü görülüyor. 2002'de hedef yüzde 35 iken gerçekleşme yüzde 29.7, 2003'te hedef yüzde 20 iken gerçekleşme yüzde 18.4, 2004'te hedef yüzde 12 iken gerçekleşme yüzde 9.32, 2005'te hedef yüzde 8 iken gerçekleşme yüzde 7.72 oldu. Bu yıl ise hedef yüzde 5, gerçekleşmenin ise bunun üzerine olması bekleniyor. Durum değişti Bir süreden beri yaşanan yükselişin ve nisan ayı rakamlarının etkisiyle enflasyonda durum değişti. Ekonomide sorun, cari açıkla birdi, şimdi enflasyonla iki oldu. En azından enflasyonun orta vadeli seyrinin ortaya çıkmasına kadar... Bu da birkaç ayı içeren belirsizlik dönemi demek. Bu dönem beklentileri de kötüleştirebilir. Petrol, altın ve emtia fiyatlarındaki tırmanma gibi maliyet kaynaklı artışlar bir yana, asıl zor durum enflasyondaki kabarmayı iç tüketimin canlanmasının tetiklemesi olur. Özellikle piyasalarda parasal genişlemenin olması, yurtdışından yapılan düşük maliyetli borçlanmalar, yurt içinde faizlerin düşmesinin ve iç boçlanmanın da hız kesmesiyle bankaların yeni kaynaklara kavuşmasının etkisiyle kredilerde hızlı bir genişleme söz konusu.
Siyasi takvimin etkisi Önümüzdeki dönemin siyasi konjonktürü de, talep kaynaklı enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Çünkü bir yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri, 1.5 yıl sonra genel seçimler yapılacak. Üstelik genel seçimlerin öne alınıp alınmayacağı bilinmiyor. Öne alınsa da, zamanında yapılsa da, her hükümetin seçim öncesinde az veya çok popülist politikalara yönlendiği bir gerçek. Yani önümüzdeki siyasi takvim iç tüketimin kısılmasını değil, olsa olsa artırılmasını gündeme getirebilir. Aslında enflasyonun düşüşe direnmesi ve yüzde 8 civarında dalgalanması yeni değil. Tam olarak iki yıl önce enflasyon yüzde 8.88 ile tek haneli rakamlara indikten sonra yatay seyrediyor.
Gündemden çıkmaz artık Bu konuda bir umut yılın üçüncü çeyreğinde. Ağustos ayıyla birlikte baz etkisinden dolayı enflasyonda yıllık düşüş nispeten kolaylaşacak. O zamana kadar enflasyon patikanın dışına çıkılmamışsa sorun yok. Ama bu öyle kolay bir şey de değil. Çünkü mayıs ve haziran aylarında enflasyon yüzde 0.71'in üzerine çıkarsa yarı yıl için belirlenen patika aşılacak, IMF ile yürütülen programın şartlılığı bozulacak. Bu durumda ya vergi koyarak ya da faiz artırarak tasarrrufu özendirme ve tüketim artışının sınırlandırılması yoluna gidilecek. Bu da iktidarlar için seçim öncesinde çok zor alınabilecek bir karar. Bu siyasi takvimden kaçamayacağımıza göre, neresinden bakarsak bakalım artık enflasyon da gündemimizden çıkmayacak gibi görünüyor.
Sonuç "Başlayan her şey biter" Seneca
|