Mesajların adresi...
AK Parti milletvekillerinin de Cumhurbaşkanlığı seçimi odaklı tartışmanın bugünden yapılıyor olmasına tepkisi benzer... Başbakan Tayyip Erdoğan gibi, "Parti içinde bu tartışmanın anlamı ne" sorusunun etrafında dolaşıyorlar. Peki, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışması nasıl başladı? Tartışma hangi odakta gerçekleşiyor? Bu iki soruyu yönelttiğinizde, tartışma başka bir noktaya kayıyor. Hatta bir adım öncesinde benzer düşünceyi savundukları halde, hemen ayrışıp kendi aralarında şu tartışmayı başlatıyorlar: "Erdoğan Cumhurbaşkanı olmak ister mi, istemez mi?.." Tartışmalarının sonunda geldikleri sonuç aynı oluyor: "Erdoğan isterse seçilir..."
Çiçek ne dedi? Yanıtı bu şekilde vermiş olsalar da dönüp dolaşıp kaygılarını da dile getirmekten çekinmiyorlar: "Erdoğan sonrasında partinin durumu ne olur?.." Bu sorunun hafızalara yer etmesine, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, uzun süredir söylediği, son dönemde bir daha tekrarladığı şu cümle neden olmuş: "Geçmişte ANAP'ın düştüğü tuzağa biz de düşmeyelim..." Çiçek'in bu sözleriyle neyi kastettiği, cümlesinin devamı okunduğunda anlaşılıyor. "Bugünden tartışmanın anlamı yok, zamanı gelince tartışılır" diyor. Ancak, parti içinde Çiçek'in sözlerinin ardındaki anlam farklı algılanıyor. Çünkü, 1989'da Özal'ın Çankaya'ya çıkmasının hakkı olduğu, ancak bunun partinin dağılma sürecini de beraberinde getireceği kaygısı ANAP'ta tartışma yaratmıştı. Özal'ın Çankaya'ya çıkması halinde Başbakanlığa gelmesini istediği "18 Türk büyüğü" arasında Cemil Çiçek'in de adı yer alıyordu. İlk günden 18 Türk büyüğü arasında anıldığı listeye tepki gösterip, "Ben yokum" diyen de Cemil Çiçek idi... Çiçek'in geçmişteki bu tavrı anımsandığından, sözleri sanki Erdoğan'a bir mesajmış gibi okunuyor.
Şener'in çabası Sadece Çiçek değil, tartışmanın diğer tarafında yer alanların sözlerinin okunması da farklı. Bunun başında da Abdüllatif Şener geliyor. Şener'in "Çankaya sevdasının baskın olmadığı" kayda geçiriliyor. Ayrıca Erdoğan'ın kendisi Çankaya'ya çıkmaması durumunda, partiyi birlikte kurduğu arkadaşlarından birinin Cumhurbaşkanı olmasına sıcak bakıp bakmayacağının belli olmadığı da vurgulanıyor. Bu durumda Şener neyi planlıyor? Soruya verilen yanıtlar şöyle sıralanıyor: "Bir yıldır partinin birçok belde ve ilçe kongresini yakından takip eden ve en fazla kongreye giden kimdi; Şener... Son dönemde il kongreleri için milletvekillerinin en fazla ısrarcı olduğu isim kim; Şener... Dışardan bakıldığında en dürüst ve lafını eksik etmeden dobra söyleyen siyasetçi kim; Şener..." Soruların gelişinden, Şener'in Çankaya için değil, Erdoğan sonrası Genel Başkanlık için hazırlandığı anlamı çıkıyor. Bununla birlikte CHP lideri Deniz Baykal'ın dünkü "Erdoğan ve Arınç'ın Cumhurbaşkanlığına karşı olduğuna" dönük sözleri de AK Parti'de zihindeki hesapları karıştırmaya yetiyor. Bu kez, Galataport tartışması anımsatılıp şu soru yöneltiliyor: "Baykal, Şener'in Galataport'a ilişkin direnişine, 'Vicdan sahibi, ahlaklı tutum gösterdi' dememiş miydi?.." Soru bu noktada çengele asılmış gibi bırakılsa da neyin kastedildiği anlaşılıyor. AK Parti'nin tek başına Cumhurbaşkanı'nı seçmesi halinde daha sonra ortaya çıkabilecek sıkıntılar biliniyor. Dolayısıyla "CHP, AK Parti içinden birinin Cumhurbaşkanlığına sıcak bakabileceğini söylerse ne olur" sorusunun yanıtı aranıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine bir yıl kala, en fazla senaryo AK Parti'de üretiliyor...
|