|
|
|
|
|
Bize ait domates bile kalmadı
|
|
İstanbul'un belki de en görkemli manavı, Arnavutköy'de; Kolay Manav... Ülkenin çeşitli bölgelerinde üretim de yapan firmanın sahibi İsmet Kolay ile arı kovanı gibi çalışan dükkanın küçük ofisinde oturup sohbet ettik.
- İsmet Bey, Çikita muzların Türkiye'ye ilk kez girdiği günleri hatırlıyor musunuz? O günlerden bu yana neler değişti? - Tabii hatırlıyorum; seksenli yıllardı. Çikita'nın artıları da, eksileri de var. Eskiden bir kilo muz bir kilo et fiyatına satılırdı. Şimdi bir kilo et zannediyorum 10 YTL'nin çok üstü ve biz muzu hala iki buçuk liraya satıyoruz. Bugün elma, portakal fiyatına; herkes yiyebiliyor. Ama olumsuz yanı da var. Türkiye o günden sonra tohum cenneti oldu. O günden sonra kendimize ait olan bütün tohumlarımızı kaybettik. Bugün bizim diyebileceğimiz bir domatesimiz yok.
- Bu mevsimde zaten yerli domates olmazdı. Bugün seralarda yetişen çeri domatesler yiyoruz. Bunlar eskiden yoktu. Sadece mevsiminde domates bulurduk. Peki, yerli domates çıktığında onlar bizim kendi domates çeşitlerimiz değil mi? - Ben aynı zamanda üreticiyim. Eskiden bizim iri, kokulu domateslerimiz, siyah karpuzumuz, topatan kavunumuz vardı. Yok oldu. Çengelköy salatalığımız vardı. Bugün tohumunu yurtdışından alıyoruz.
- Çengelköy'de salatalık var mı? - Yetişmiyor ama önce anavatanı orası olduğu için küçük salatalıkların adı Çengelköy olarak kaldı. Bugün o salatalıklar yurtdışından gelen tohumla yetiştiriliyor. Enginarı ise artık Bayrampaşa'da değil, Bursa, Karacabey bölgesinde yetiştiriyoruz. Ama enginar kısmen de olsa yaşıyor. Ne yazık ki domatesi kaybettik. Bugün sebzenin yüzde doksanı yabancı tohumlardan üretiliyor.
- Marulumuz da mı yabancı? - Yeşil salata, marul, roka bunların tohumu da yurtdışından geliyor.
- Peki bizde tohum mu kalmadı? - Tohum fabrikalarının çoğu kapatıldı; üniversiteler seksenli yıllardan sonra bu işin üzerinde durmadı. Dışardan tohum almaya mahkum kaldık.
- Çocukken iki karpuzdan biri kabak çıkardı. Bugün hepsi yenilebilir durumda. Topatan kavuna da çok üzülmüyorum. Çünkü lezzetlisine çok ender rastlanırdı. - Her ürün her toprağı sevmez. Topatanı Trakya'da ekmez de gider Ankara'da, Konya'da ekerseniz gerçek lezzetini yakalayamazsınız.
- Şimdiki ithal tohumlar tümüyle yabancı; ama her yerde ekiyorlar. - Ben Malatyalıyım. Malatya kayısısını getiriyor burada dikiyoruz; tamam kayısı oluyor ama Malatya kayısısının tadını vermiyor. Hava, iklim çok önemli, toprak çok önemli, nem oranı çok önemli.
- Batılılar buna teruar diyor ve mahalli özellikleri korumaya çok önem veriyor. Peki Malatya kendi kayısısına sahip çıkabiliyor mu? - Tabii sıkıntı var ama Malatya şanslı. Çünkü ürünü çok iyi. Diğer ürünlerimiz kayısı kadar şanslı değil.
- Hala köy ortamında aile ihtiyacını karşılayacak kadar örneğin yerel domates çeşitleri üretenler var. Yetiştirseniz, kendi adıma şu domateslerin iki katını ödemeye hazırım. - Bizim son yedi, sekiz senedir yapmak istediğimiz de bu. Bakın şurada beyaz patlıcan var. Bu Ege'de çok eskiden yetiştirilen bir patlıcan türü. Biz bunun tohumunu saksıda yetiştiren bir teyzeden aldık, çoğalttık, Türk tarımına kazandırdık.
- Dükkanı gezerken çiçekler gördüm. Hangi çiçekleri yiyebiliyoruz? - Latin çiçeği bu. Yıllar önce tohumunu Güney Amerika'dan getirdik. Özel yemeklerde, salatalarda, pastalarda kullanılıyor. Değişik bir baharat tadı var; ben çok seviyorum.
- Bizim mutfağımızda da kabak çiçeği var. Demin gördüm, bu mevsimde de kabak çiçeği seradan toplanıp getiriliyormuş meğer. - On iki ay var kabak çiçeği. Bir takım ürünlerde eskiye dönüş başladı bu sevindirici. Ebegümeci, radika, şevketi bostan, kazayağı, kaya koruğu; bunlar artık aranıyor ve pazarı büyüyor. Yedi, sekiz senedir deniz börülcesi vazgeçilmez oldu. Paketlenmiş soya filizinin piyasası da her yıl katlanarak artıyor. Bir Çinli getirdik. Güneşli'de bir yer yaptım; soya filizi üretimi için üç ay eğitim verdikten sonra Çinli'yi yolladık. Orada ortalama günde 500, 600 kilo kadar soya filizi üretiyoruz ve bunu organik yapıyoruz.
- Soya ve mısır genleriyle oynandığı söylenen, şaibeli iki ürün. Organik demek çok kolay değil. Aldığınız soya yerli tohum mu? - Tohum yerli. İnanın, biz ithalini de denedik ama yerlisi çok daha kaliteli. Antep'den tohumunu getiriyor ve mükemmel bir ürün alıyoruz.
- Demek ki yerli tohum da ayakta kalabiliyor. Siz mutlu olduğunuz sürece Antep'deki tohumcu da yaşayacak, gelişecek. Peki satışı katlanarak artan başka ürünler var mı? - İthal meyveler pazardaki yerini katlayarak gelişiyor. Sarı kırmızı Kaliforniya biberi soframızda giderek yer alıyor. Ege otları vazgeçilmez hale geliyor. Bir de baby grubu, minik sebzeler var. Minyatür kabaklar, patlıcanlar gibi.
- Türkiye aslında tarımda çok şanslı. Yeter ki tüketici iyi ürünün hakkını versin, kıymetini bilsin. - En önemlisi yer altı kaynaklarımız temiz. Avrupa'nın yer altı kaynakları, suları pis. Belki de Avrupa'nın bizi AB'ye almak istemesinde en büyük sebeplerden biri bu.
- Ne dersiniz, Arnavutköy çileğine bir gün kavuşma şansımız var mı? - Var; biz Örnek mahallesinde, İstinye sırtında üretiyoruz..
- Ne zaman dükkanınıza uğrayayım? Hangi tarihlerde çıkacak? - Mayıs sonlarına doğru.
- Mayıs sonunda inşallah kapınızı çalacak, özlediğim Arnavutköy çileğini alıp yiyeceğim. İsmet bey çok teşekkür ederim.
Kolay Manavı 1. Cadde No: 53/A, Arnavutköy Tel: 0212 257 57 05
|
|
|
|
|
|
|
|
|