Diyarbakır öncesi
Öyküyü Diyarbakır'ın yürekli aydınlarından Şeyhmus Diken'in bir yazısından öğrendik. Aynen aktarıyoruz: Nemrut devasa bir odun yığını hazırlatır ve ortasındaki direğe İbrahim Peygamber'ı bağlatıp ateşe verir. Tam o sırada karga ile başka bir kuşun melezi olan Ako kuşu ateşe yaklaşıp gagasındaki kuru dal parçasını odun kümesinin içine atıverir. Sahneyi izleyenler Ako kuşuna sorarlar: "O minicik dal parçasını bu kocaman ateş yığınına ha atmış, ha atmamışsın, ne farkeder?" Ako yanıtlar: "Onu ben de biliyorum. Maksat İbrahim'le düşmanlığımız belli olsun." Yine o sırada minnacık bir serçe belirir ateşin üstünde ve gagasındaki bir damla suyu ateş kümesine bırakır. Ona da sorarlar: "Bir damlacık su koskocaman ateşe karşı ne işe yarar ki? " Serçe yanıtlar: "Faydası olmayacağını ben de biliyorum. Hiç değilse İbrahim'le dostluğumuz bilinsin istedim." Şeyhmuz Diken yazısını "O gün bu gündür o melez kuşa bizim buralarda 'Ako Piçi' derler. Fırsat bulduğunda o bazalt taşlı evlerin avlularından sabun çalan bu kuşu da pek muteber saymazlar" diye noktalıyor. Diyarbakır da tıpkı odun yığını ortasındaki Hazreti İbrahim gibi. Başının üstünde ağızlarında kuru dal parçalarıyla Ako sürüleri dolaşıyor. O ise gagalarında su damlacıkları taşıyan serçelerin yolunu gözlüyor. Umutla. İnançla. Başbakan Erdoğan'ın 8 ay 25 gün sonra bugün yeniden ziyaret edeceği efsaneler kadar güzel bu kentte, serçe sürülerinin yolda olduğu müjdesini vereceğini umuyoruz.
İş, aş ve demokrasi Gezi öncesi seslendirilen beklentilere bakılırsa, Erdoğan yeni bir ekonomik paketi açıklayacak: Yatırımlara vergi bağışıklığı, enerji ve SSK primi indirimi gibi. Belki hayvancılığı teşvik gibi. Belki Bölgesel Kalkınma Ajansı projesi gibi. Doğru; terör sivrisineği üreten işsizlik batağını kurutabilmek için Diyarbakır'ın ve Güneydoğu'nun bu teşviklere şiddetle ihtiyacı var. Doğru; Ali Paşa, Fatih Paşa mahallelerinde ve Diyarbakır'ın 7500 yıllık tarihinin bir kesitine damgasını vurmuş nice paşanın adlarını taşıyan semtlerdeki gecekondularda işsizliğin, yoksulluğun ve çaresizliğin pençesinde kıvranan yüzbinlerce gence cansimidi uzatabilmek için pozitif ayrımcılık politikaları geliştirmek şart. Doğru; TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı'nın dediği gibi, "Güneydoğu için farklı bir kalkınma politikası, farklı bir gözlük" gerekiyor. Ancak... Bu teşvikler geri kalmışlığa, gelir uçurumuna, yoksulluğa, işsizliğe belki bir ölçüde çare olabilir ama "asıl" soruna, Kürt sorununa tek başına çözüm getiremez. Ya da Erdoğan'ın 12 Ağustos 2005'te Diyarbakır'da saydığı üçlemenin, "Daha çok demokrasi", "Daha çok vatandaşlık hukuku" ve "Daha çok refah" ın sadece üçüncüsüne yanıt olabilir. İlk ikisi için ise bir "Demokrasi projesi" gerekiyor. Kimlik tartışmalarını bitirecek, kültürel hakları çağdaş düzeye taşıyacak, siyasal temsil sorununu çözecek bir proje. Erdoğan'ın bugün bu zorlu konuda da hiç değilse bir mesaj vermesini diliyoruz. Terörle Mücadele Yasası değişikliğiyle güvenlik-özgürlük dengesinin bozulacağı kaygılarını gidermek için. Reform sürecinden, AB yolunun Diyarbakır'dan geçmesi ya da Diyarbakır'ın Ortadoğu'nun merkezi yapılması hedeflerinden asla sapılmayacağını dünyaya duyurmak için. Bir avuç teröristin Türkiye'yi yolundan çeviremeyeceğini dosta-düşmana göstermek için. Meydanı Ako sürülerine bırakmamak için. Diyarbakır'ın gagalarında su taşıyan çok serçeye ihtiyacı var, çoook...
|