kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Balcicek Pamir @ SABAH
 

Sıradan bir kadın olmak ya da olmamak... İşte bütün mesele

Öylesine sahteliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz ki... Heyecanlarımız tutkularımız bile sıradan aslında. Öylesine sahtekarız ki kendimize karşı, bırakın olup biteni görmeyi, kendi hayal dünyamızda yaşıyoruz

"Sen beni gerçekten sevmedin ki, diye söylendi sigarasının dumanının şekilden şekile girmesini izlerken. Bu bir suçlama değildi, sevmedi diye suçlanmazdı ki insan. 'Biraz' sevmişti Ömer onu, sevişecek kadar... Fedakarlık yapmadan, elini taşın altına sokmadan, uzaktan sevmişti. Dünya bunlarla doluydu zaten. Sevgilisini, kocasından ya da karısından vazgeçmeden seven bir sürüyle insan vardı. İşte şimdi onlardan biri, karşısına geçip özür dileyecekti. Sevmemenin özrü olurmuş gibi ya da sevilmemenin çaresi..." Hande Altaylı'nın kitabını okuyorum. Aşka Şeytan Karışır. Kitabın tek beğenmediğim yanı ismi, ne yalan söyleyeyim. Öylesine güzel tahliller var ki, öylesine iyi anlatımlar. İsim başlarda beni bile yanlış yönlendirdi. Geçenlerde üç beş kadın arkadaş oturup tartışıyorduk. Malum biraz dedikodu, biraz havadan sudan, bolca ilişkiler ve çift sorunları... "Sahi" dedim "Sevmek ne demek?" Herkes aklına geleni sıralamaya başladı. Aşk, tutku, arkadaşlık, fedakarlık, güven, seks... Liste uzadı gitti. Sonra "Emek" üzerinde dertleştik. Meşhur filmimizi andık. Ne diyordu Türkan Şoray "Sevgi emek demek". "Selvi Boylum Al Yazmalım" filminden bahsediyorum. Hatırladınız mı? Aşık olduğu adam kadını oğluyla birlikte ortalarda bırakınca, o da hiç tanımadığı birinin evine sığınmıştı. Adam kadınla oğluna hem evini hem de kalbini açmıştı. Sonra bir gün eski sevgili geliverdi. Kadının içi pır pır etmeye başladı. "Sevgi bu. Aşk bu" diye düşündü. İşler sarpa sardığı bir anda ise minik oğlu sevginin tanımını yapıverdi kadının gözlerinin önünde. Eski sevgili, asıl baba dururken, yenisine "Baba" deyiverdi birden. Sonrasını biliyorsunuz zaten. "Sevgi emek demek" cümlesi çıktı ortaya. Ben ise hala düşünürüm. Acaba çocuk "Baba" demeseydi kadın ne karar verirdi diye. Kanımca eski sevgiliye giderdi. Hal ne olursa olsun, o yürek çarpışı var ya, o yürek çarpışı...

***

Hande Altaylı'nın en çok, "Sevmedi diye suçlanmaz ki insan" cümlesi etkiledi beni. Sevişecek kadar sevenlerden bahsediyor kitabında. Benim etrafım ise maalesef "sever gibi" yapanlarla dolu. Şaka değil. Üstelik kendilerini de inandırıyorlar bu sevgiye. Altaylı'nın kitabında bahsettiği iki aşık, insanı ayıran nehire dalıyorlar. Korkular, kompleksler, beklentiler, egolar, şüpheler ve kaygılar... Hepsini bir bir yaşıyorlar. Tutku, heyecan, seks, sevgi... Beni şaşırtan ise inanılmaz kısa sürmesi. Birinden ötekine geçiyor, öylesine tüketiveriyorlar işte. Mış gibi yapıyorlar. Sevmiş gibi. Ne aşkları aşk ne tutkuları tutku ne de emekleri emek. Üstelik bir de etrafı aşağılıyorlar. "Hayatında heyecan yoksa sen bir hiçsin. Kapanıp kalmışsın."

***

Öylesine sahteliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz ki... Heyecanlarımız, tutkularımız bile sıradan aslında. Öylesine sahtekarız ki kendimize karşı, bırakın olup biteni görmeyi, kendi hayal dünyamızda yaşıyoruz. Biri çıkıp da "Ben gerçekten farklıyım kardeşim" deyince rahatsız oluyoruz. Sıradan insanların asla yoldan çıkmayacağına inanıyoruz. Asıl sıradan olan ise, sizden olmayanı heyecansız ve sıradan bulmak. Çok ünlü bir erkek yazar annesini anlatmamı istediğimde "Basit bir kadındı" diye cevap vermişti. "Babam gibi değildi, sıradandı." Ben annesi adına gücenmiştim. Kim bilir o kadının içinde ne fırtınalar kopuyordu? Meryl Streep'in ünlü filmi "Madison County Köprüleri"ni hatırlar mısınız? Kadın, kasabadan geçen bir fotoğrafçıya kalbini kaptırır. Sevişecek kadar severler birbirlerini. Belki de daha çok. Yağmurlu bir gün, kocasıyla kırmızı ışıkta duruverirler. Önlerinde fotoğrafçının arabası vardır. Kadını beklemektedir. Yeşil yanar fotoğrafçı kıpırdamaz. Kadının eli kapının koluna gider gelir. Ama kapıyı açamaz. Hangisi sizce? Gitse miydi yoksa kalsa mıydı daha sıradan olurdu? Bir düşünün.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Turist gelmez ha!   / 08-04-2006
 Bir kurbağa cinnet geçirirse   / 01-04-2006
 Önce insanım işte kimse kusura bakmasın   / 25-03-2006
 Öldür gitsin...   / 18-03-2006
 Yattığım yerde kilo veriyorum, inanın   / 11-03-2006
 Kalkın benim yerime oturmuşsunuz   / 04-03-2006
 Midye kaplarıyla İstanbul'u anlattı   / 25-02-2006
 Çocuğu da telefonla yaparsın   / 18-02-2006
 Bir haftada temizleniyoruz   / 11-02-2006
 Bir gece yarısı eğlencesi   / 04-02-2006
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Sıradan bir kadın olmak ya da olmamak... İşte bütün...
FİLİZ AKIN
Baharın çocukları
"Baharın çocukları mı olurmuş"...
ÜLKÜ TAMER
Stüdyoyu tanıtan film müziğiydi
Sinemada özgün müzik...
Bize ait domates bile kalmadı
İstanbul'un belki de en görkemli manavı, Arnavutköy'de; Kolay Manav... Ülkenin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.