kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kazim Kanat @ SABAH
 

Hayatım o fotoğraflarla değişti

Ben gazeteciliğe başladığım zaman servisimizde bir tane daktilo vardı. Başka servisler çalmasın diye zincirle masaya bağlanmıştı. Servisimizde iki tane telefon vardı. Bir tanesi İnönü'ye bağlı manyetolu sahra telefonuydu. (Yağmur yağarsa pilleri ıslanır çalışmazdı...) Ötekisi ise istihbarat şefinin masasında hat vermeyen bir telefon. Muhabirleri işe götürecek araba ise... Elbette yoktu. Biz gazetecilerin ulaşım aracı otobüstü. O dönemlerde sarı basın kartımızı gömleğimizin cebinde taşırdık. Herkes görsün diye... Basın kartı o kadar değerliydi ki... Otobüse, vapura, tramvaya bedava binerdik. Uçak ve trene biletin yarısını öderdik. Bir de evimize telefon bağlanırdı. İnanmayacaksınız ama o yıllarda Karaköy'de bir telefon bir daire fiyatınaydı. Efendim! Ben gazeteciliğe başladığım zaman her gazeteci en azından 5 konuda uzman muhabir olmak zorundaydı. Beşiktaş muhabiriydim ama basketbol, güreş, boks, bisiklet ve atletizm muhabirliği de yapardım. O yıllarda... İşe giderken verilen filmin hesabı dönüşte sorulurdu. Hiç unutmam. Ustam Mehmet Luma beni Bursa'ya işe gönderirken 6 kare film vermiş ve "İki takımın kaptanının santra da fotoğrafını isterim. Golün resmini ve gol sevincini de isterim" demişti. "Peki usta" dedim... Ama o son tembihini de yaptı; "Bir kare fotoğrafı da dönüşe sakla... Yolda kaza görürsen çekersin!" Bizler o zamanlar tepeden bakılan Lubitel ile çalışırdık. Hadi benim hayatımın yönünü değiştiren olayı anlatayım. Yeni İstanbul'dayım... Stajer muhabirim ve maaşım 40 lira... Romanya ile İnönü'de maç var. Boynumda makine kale arkasına geçtim. Ama nereye? Ustalarımın gösterdiği yere. O efsane isimler arasında kimler yok ki... Mehmet Luma, İlhan Demirel, Hüseyin Kırcalı, Yılmaz Canel, Mahmut Küçük, Mehmet Biber, Arif Işıldayan, Tayfun Gündoğar, İlyas Namoğlu!... Çaylak muhabiriz ya... Topun gitmeyeceği bir köşeyi gösterdiler. "Burada dur" dediler. Bizim golcüler (Ender Konca ve Metin Kurt..) belki de hayatlarının en güzel gollerini o maçta attılar. Her topu benim köşeye attılar. Gazeteye geldim!... Laboratuarda banyolar karışmış. Ustam Mehmet Luma'nın filmleri bembeyaz. Tayfun Gündoğar ilk 15 dakikadan geldiği için bir tane golü bile yok. İstihbarat şefimiz Talay Erker öfke ile bağırdı: "Bu boynundaki makine süs mü? Bir şeyler çekmedin mi?" "Çektim efendim" dedim! Mehmet Luma usta boynumdan makinayı alırken sessizce söyledim; "Verdiğin parça film usta. Sadece 5 kareydi!" Çaylak muhabirim ya... Heyecandan öleceğim... Bir anda servisin umudu oldum. Herkes beklemede. Spor müdürümüz Doğan Koloğlu o kadar efendi ki kimseye bir şey demiyor. Yardımcısı Aydın Öztürk'te inanılmaz insan. Beklenen an geldi... Mehmet Luma ağzında puro ile 5 tane resmi masaya attı. O dönemlerin efsane sayfa sekreteri Arap Turgut (Dinsel) fotoğraflara baktı sonra Talay Erker'e döndü; "Kim bu çocuk!.." Talay ağabey bir anda gürledi... "Bu çocuk var ya" diyerek bir anda beni geleceğin starı yaptı. O gece maaşım 40 liradan 400 liraya yükseldi.Efendim o geceyi hiç unutmam. Ertesi gün Bab-ı Alide benim harika 5 fotoğrafım konuşuluyordu. Hayatımı da kazanmaya başlamıştım. Bir de okulda efsane olmuştum. (Akşamları gittiğim gazetecilik okulunda tüm öğrencilerin beni elleriyle göstermelerini hiç unutmam.) Unutmadım sona bıraktım. Mesleğe başladığım zaman efsane spor müdürleri tanıdım. Kim mi onlar? Sayayım efendim; Doğan Koloğlu, Necmi Tanyolaç. Namık Sevik, Odhan Baykara, Samim Var, Rıdvan Yelekçi, Orhan Vedat Sevinçli, Çetin Özcan, Atilla Gökçe ve Düşvar İyiiş...(Bu kuşağın son temsilcisi Şansal Büyaka'ya da sevgilerimle) Efendim! Anıları yazmaya başladık ya. Demek ki yaşlanıyorum. Eyvah!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Cüzdan buldum 30 yıldır hala üzülürüm!   / 09-04-2006
 Bir fabrika bir kentin kültürünü yok etti!   / 02-04-2006
 İnsanlığın ortak malı Mavi Tur'a elveda!   / 26-03-2006
 Şef Ali'nin köftesi nasıl şeftali kebabı oldu   / 19-03-2006
 Hayatım o fotoğraflarla değişti   / 12-03-2006
 Ekose etekli levrek buğulama!   / 05-03-2006
 Ayşe Sultan'a cep telefonu aldım. Ve!...   / 26-02-2006
 Bir elimde silah bir elimde para!   / 19-02-2006
 Golü kaçıran futbolcuya ateş   / 12-02-2006
 Türkan Şoray'ın kara gözlerine aşık olmak   / 05-02-2006
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Dengesiz komşu istemem
Tanımadığı insanlara karşı...
MEHMET ALTAN
Paris ihtiyarlıyor mu?
İki hafta önce, sadece Paris'in...
REFİK DURBAŞ
Kültür başkenti İstanbul
Bazı kentler kültürel...
KAZIM KANAT
Beyoğlu işgal altında
Hani gençler, "Oha oldum yani"...
Deniz manzarası eşliğinde kahvaltı keyfi başka olur
Deniz manzarası eşliğinde kahvaltı keyfi başka olur
Hem Kalamış Koyu hem de Adalar ve Marmara'ya hakim manzarasıyla...
Havada en rahat uyku
Havada en rahat uyku
Havada otel konforu ve sağlanan hizmet kalitesi Skytrax tarafından...
Şarap dünyasının son gözdeleri
Verona'daki 15. Şarap Yarışması'nın şampiyonu tarihi II. yüzyıla uzanan Segura...
Mis kokan zencefilli kurabiyeler
Beyoğlu Kumbaracı Yokuşu'ndan aşağı doğru inerken küçücük bir dükkan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.