|
|
|
|
|
|
Fatih'le ilişkimiz bitti artık dönüşü yok
Bir süredir MED Yapım'ın sahibi Fatih Aksoy'la büyük bir aşk yaşayan Aysun Kayacı, ilişkilerinin bittiğini söylüyor. Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okuyan, düzenli bir hayatı sevdiğini belirten Kayacı, "Ben elimden geleni yaptım ama bu ilişkim de yürümedi" diyor.
İyi para kazanıyor, tarih okuyorum Daha fazla aklı ne yapacağım ki...
MED Yapım'ın sahibi Fatih Aksoy'la olan ilişkisi, onu magazin basınının gündemine oturttu. Aksoy'la beraberlikleri biten ve "Artık dönüşü yok" diyen Aysun Kayacı'nın bu röportajda hiç bilmediğiniz yönlerini okuyacaksınız.
-Kimsenin sizi doğru düzgün tanıdığını sanmıyorum. Nerede doğdunuz, kaç yaşındasınız? - İstanbulluyum ben, 26 yaşındayım. Üsküdar'da doğdum Üsküdar'da büyüdüm.. Ben yüzmeyi Boğaz'da öğrenenlerdenim. Küçükken Kız Kulesi'ne yüzerdik ablamla, çok iyi yüzme bilirim. Orta halli bir ailenin çocuğuyum. Biraz zeki olduğum gözlendi ve ilkokula beş yaşında başladım. Tüm okul hayatım boyunca teşekkür, takdir getirdim. Üniversite'de halkla ilişkiler bölümünü kazandım ama gitmedim. - Neden? - Ailemiz dağıldı, annem de çok çalışıyordu o zamanlar. Ben de bir evimiz olsun istiyordum, çalışıp para kazanmam gerekti bunun için. Mankenlik teklifleri de gelince çalışmaya karar verdim. 16 yaşında Başak Gürsoy'un kadrolu mankeni oldum ve 17 yaşında da Elite Model Look mankenlik yarışmasında üçüncü seçildim. Sonra da şöhret oldum.
- Bu şöhret hoşunuza gitti mi, yoksa buna sadece para kazanmak için mi katlandınız? - Elbette ki şöhret olmayı ben seçtim. Ayrıca hangi kadın kendisine mankenlik ya da oyunculuk teklifi gelse kabul etmez ki? Zengin, fakir hiç farketmez... Emin olun her kadın manken olabilmek ister.
- Şöhret olmak çok mu kolay oldu? - Bir işi yapıyorsan oyunu kuralına göre oynamak zorundasın. Örneğin mankenlikte dört kademe vardır, 1-2 diye yükselirsin. O dönem Begüm Özbek dördüncü sınıf mankendi ve aynı işte benden beş kat daha fazla kazanıyordu. Bunun da nedeni şöhretli olmasıydı. Bir parmak hesabı yaptım ve bir an önce şöhret olmam gerektiğine karar verdim. Yarışmalara girdim, televizyon programlarına çıktım... 16-17 yaşında bir kızın manken olması da o günlerde herkesin ilgisini çekiyordu zaten. Magazin basını bana çok ilgi gösterdi ve fazla bir şey yapmama gerek kalmadan şöhret oldum.
- Mankenliği bıraktınız artık, öyle değil mi? - Evet çünkü o işte yapabileceğim en güzel şeyleri yaptım. Birçok önemli modacının defilelerine çıktım, en iyi dergilere kapak oldum. Hatta yurtdışında bile kapak olduğum dergiler var. Bir mankenin yapmak isteyeceği her şeyi yaptım. "Çat Kapı" dizisinden de teklif gelince gözlerim yuvalarından fırladı! Oyunculukta neler yapabileceğimi görmek istiyorum şimdi. Zaten vizyona girecek bir filmde de küçük bir rolüm var.
MUHAFAZAKAR SAYILIRIM
- Oyuncu olarak başarılı buluyor musunuz kendinizi? - Hayır! Hatta beraber oynadığım Metin Akpınar ve Ayten Gökçer'in yanında eziliyorum. Şu anda ekranda güzel göründüğüm için varım ama bu hiçbir zaman iyi bir oyuncu olamayacağım anlamına gelmiyor. Bana şans verilirse çok çalışıp başarılı olabilirim.
- Bir taraftan da üniversitede tarih okuyorsunuz, neden tarih okumak istediniz? - Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okuyorum. Aslında bir devlet üniversitesine de girebilirdim ama buradaki öğretmenler çok iyi. Okumayı hep çok istedim. Tarih de gönlümde yatan şeydi, lise yıllarımda da çok severdim. Bu arada iyi bir öğrenciyim, not ortalamam 70'in üzerinde.
- Okuldaki öğrencilerin size ilk tepkisi ne oldu? Sonradan itiraflar da bulunan olmuştur sanırım.. - Gençleri biliyorsunuz işte! İlk başlarda beni tanımadıklarından daha farklı bakıyorlardı tabii. Ama şimdi çok iyi arkadaşlarım var, beni çok seviyorlar. Öyle ki her ortamda koruyorlar beni. Öğretmenlerim de aynı şekilde. Çok mutluyum okula gittiğim için.
- Bu bölümü bitirince ne olacaksınız peki, üniversitede kalmayı ister misiniz? - Elbette isterim ama ben aslında yazar olmak istiyorum. Orhan Pamuk'un "İstanbul'dan Hatıralar" kitabını okuduğumda çok etkilenmiştim. Keşke ben de ileride bilgimi, birikimimi bir araya getirip bir kitap yazabilsem...
- Genelde mankenlerin cahil olduğu düşünülür, hatta alay edilir... Bu ön yargı sizi çok rahatsız etti ya da canınızı acıttı mı bugüne kadar? - Bunu fazla kafaya takmamak gerek bence, en azından ben öyle yaptım. İnsan neyse odur... Benim hakkımda kim, ne düşünür diye dert etmem ben. Kimseye de kendimi ispat etmeye çalışmam. Üstelik ben Allah'a bana verdiği güzellik için değil, akıl için şükretmişimdir hep. Fazla mıdır, eksik midir bilmem ama çok şükür bana yetiyor. Çalışabiliyorum, okuluma gidiyorum, iyi para kazanıyorum... Daha fazlasını ne için isteyebilirim ki? Ben halimden memnunum.
- Sarışın olmak avantaj olduğu kadar da dezavantaj mı? - Aslında Türkiye'de avantaj çünkü sarışınlar çok beğeniliyor. Zaten her kadın yakışsın yakışmasın, mutlaka hayatında bir kere sarıya boyatır saçlarını. Aslında ben sarışın değilim, kumralım ama bu rengi yakıştırıyorum kendime.
- Bu çocuksu ama seksi, hatta biraz da hoppa imajınızın altında aslında ne istediğini bilen, disiplinli ve biraz da muhafazakar biri var gibi... - Gerçekten de muhafazakar sayılabilirim... Benim hayatım çok düzenlidir. Sigara içmem, kesinlikle alkol almam... Gece gezip tozmaktan hiç hoşlanmam. Saat 24.00 dedin mi, yatardım ben! Neyse, şimdi derslerime, senaryoma çalışıyorum. Hayatımdan çok memnun ve huzurluyum.
- Erkekler mankenleri kolay elde edilebilir kadınlar olarak görür ve kimi zaman küstahça yaklaşırlar. Size de böyle yaklaşanlar oluyor mu? - Bana yaklaşan olmadı ama başkalarını bilemem. Hatta şunu söyleyeyim, Amerika'ya gittiğimde erkekler çok daha kaba olabiliyor. Sokakta yürürken bile güzel kadına laf atan daha fazla. Ben kadın-erkek ilişkisini çok sadeleştiririm. Öncelikle karşımdakinin iyi niyetli bir düşünceyle bana yaklaştığını varsayarak hareket ederim. Bugüne kadar da aksi bir şey yaşamadım.
İlknur K. AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|