Açığı azaltmak zor, finansman kalitesini yükseltmek mümkün
Devlet Bakanı Ali Babacan dün düzenlediği basın toplantısında bir kez daha yüksek cari açık rakamlarına alışmamız gerektiğini, AB yolundaki diğer ülkelerde aynı durumun gerçekleştiğini, bu konuda endişelerin yersiz olduğunu belirtti. Çünkü daha yüksek oranlı bir yatırım artışı gerçekleşleşirken bu cari açığa yol açıyor. Finansman tarafında ise borçlanmaların vadesi giderek daha uzuyor ve doğrudan yabancı sermaye girişi de artıyor.
Doğrudan sermaye etkisi Gerçekte 2005 yılında 9.7 milyar dolara varan doğrudan yabancı sermaye yatırımları 23 milyar dolarlık cari açığın yüzde 42'ini finanse etmişti. Bu yıl küresel piyasaların atmosferi değişiyor ama Türkiye'ye yönelik doğrudan sermaye akışında henüz değişme yok. Üstelik geçen yıl yapılmış özelleştirmelerin ve satışların bu yıla denk düşen taksitleri yabancı sermaye girişini belli ölçüde garanti altına alıyor. Yani cari açığımız yükselecek, hatta Sayın Babacan'ın beklentisi olan 22 milyar dolarlık tahmini de bir hayli aşabilecek. Ama doğrudan yatırımlarda da, bu yıl benzer bir büyüme olabilecek.
Nedenler değişmedi Bitişikte yer alan tablodan izlenebileceği gibi, son üç yıldır cari açıkta giderek hızlanan bir tırmanma var. Bu tırmanma 2006'da da sürüyor. * Çünkü YTL'nin değerlenmesi veya döviz kurunun düşüşü sürüyor. * Petrol fiyatları artmaya devam ediyor. * Büyüme de sürüyor. Üstelik tüketim malı ithalatı daha fazla ve sanayi üretiminin ithalata bağımlılığı da giderek artıyor. Dolayısıyla iki aylık cari açık eğilimi sonraki aylarda da sürerse, yıllık bazda rahatlıkla 30 milyar dolar civarında bir açığa ulaşılabilir.
Kısa vadede çözümü zor Açığın kontrol altına alınabilmesi de, nedenlerinin ortadan kaldırılmasıyla mümkün. Kur rejiminden geri dönüş aynı zamanda tek haneli enflasyon hedeflerinden geri dönüşü göze almayı gerektiriyor. Böyle bir sonuç istenebilecek bir durum değil. Petrol fiyatlarını belirlemek Türkiye'nin elinde değil. Geriye büyümenin düşürülmesi kalıyor. Bu da, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim takviminin işlemeye başlamasıyla pek mümkün değil. Hiçbir iktidar seçim öncesinde üstelik yüksek işsizlik ortamında büyümeyi düşürmek istemez.
Finansmana ağırlık Açık kısa vadede kapatılamayacağına göre geriye tek çare olarak finansmanını sağlamak, mümkünse bu finansmanın kalitesini artırmak kalıyor. Özelleştirmelerle yapılmak istenen bu ve önemli ölçüde de başarılmış durumda. Bunun dışında geçmiş üç yılda küresel sermaye bolluğu ile sanki başımıza piyango konmuştu. 2003'ten bu yana verilen cari açık 52.64 milyar dolar iken Türkiye'ye net hata noksan ve finans kalemi altında gelen dış sermaye miktarı 91.65 milyar doları buldu. Bu da, 52.64 milyar dolarlık cari açığı finanse ettiği gibi, bunun 39 milyar dolar veya yüzde 74 üstünde. Bu fazlalık da rezervlerin büyümesini sağladı. Küresel piyasaların durumundan dolayı portföy yatırımlarının hız kesmesi, bundan sonra bu fazlalığı da azaltabilir. Ama bunun yanında daha uzun vadeli ve daha kaliteli finansmanın oranı da giderek artabilir. Cari açığı azaltamazsak da, finansmanını sağlamak, bunun kalitesini yükseltmek mümkün ve bu gerekli de zaten.
Sonuç "Kolay bir hayat, sıkı bir uğraş gerektirir" William Cowper
|