|
|
|
|
|
Rekorlarla dolu festival
|
|
İstanbul Festivali bitiyor. Ve bu 25. buluşma için akla şimdiden tek bir cümle geliyor; ne festivaldi ama!.
Öncelikle seyirci sayısındaki inanılmaz artışa dikkat çekmek gerekiyor. Hafta içi gündüz seanslarının 2 buçuk YTL'ye indirilmesi, tam bir sıçrama yarattı. Kendi adıma boş geçen, daha doğrusu dopdolu olmayan tek bir seansa bile rastlamadım. Her film kendi seyircisini buldu. Festival bu yıl yepyeni bir seyirci kuşağı yarattı. Ve insanlar, klasiklerden en zor filmlere, belgesellerden siyasal filmlere tüm gösterileri doldurdular. Sonunda sanırım 150 bine yakın bilet satılmış olacak. Ve geçen yılların ortalama seyircisi yüzde 50 oranında artmış olacak. Müthiş değil mi? Festivali bu yıl her kesimden insanlar izledi. Hatta sinema yazarları bile!.. (Şaka, şaka... Ama inatla izlemeyen bazıları da yok değildi!) Hafta içi boş kalan Kadıköy Rexx Sineması da aynı doluluk oranına yaklaştı. Siyasal belgesellerde 'ağır solcularımız', insan hakları üzerine olan filmlerde Prof. Dr. Türkan Saylan gibi isimler vardı. Tunus filmi "Bab' Aziz"e Tunus ve Amerikan başkonsolosları birlikte katıldılar. Kimi filmler hepimizi şaşırttı; "Adem'in Elmaları", "Mezardan Mezara", "13" veya "Beni Ne Kadar Çok Seviyorsun?" gibi. Ankara, İzmir ve Eskişehir'den gelip iki hafta boyunca burada yaşayanlar da, 60-70 kadar filme bilet alanlar da oldu! Ve özellikle Fransızlar çok meşguldü. "Fransız baharı"yla birlikte bu ülkeden çok sayıda sanatçı aramızdaydı. Alain Delon gelmedi ama onun yerine Jeanne Moreau ve (inşallah bir terslik olmaz!) Gerard Depardieu ve Catherine Deneuve gibi üç büyük star birden geldi. Şakir Bey "Delon olayını ancak böyle unutturabilirdik" dedi. Ama gerçekten de bu yıl 'kaymağı yenen' Fransız sineması yerine, gelecek yıllarda başka ülkeler bulmak gerekecek! Fransız starlar nedeniyle en çok Fransız diplomatlar çalıştı ve Palais de France'da (eski sefaret binası) tam üç yemek düzenlendi. İkisi Fransız büyükelçisinin katılımıyla... Akbank'ın genel sponsorluğu, başta görkemli bir davet, çok şeye yansıdı. Ve sanırım ki katılan hemen herkes festivalden memnun ayrıldı. İzleyemeyenler üzülmesin; filmlerin başlıcaları satın alındı ve önümüzdeki aylarda karşımıza gelecek.
TÜRK SİNEMASINDA ZİRVE Sıcağı sıcağına yazmak istedim; Reha Erdem'in yeni filmi "5 Vakit" yalnızca yönetmenin en iyi filmi değil; sinemamızda bir zirve. Sanırım ki bugün öğreneceğiniz festival ödüllerinde bir-iki kez adı geçecek. Perşembe sabahı 9.00'daki gösterimde yanımda oturan Altın Lale jüri başkanı Jean- Paul Rappeneau, filmi dakikalarca alkışladı. Katılsaydı, Altın Lale'yi alırdı. Ama bu çok güzel filmin önemli festivallere katılıp ödüllerle döneceğine şüphem yok.
|
|
|
|
|
|
|
|
|