Biliyorsunuz!
Yargı müdahale altında kalırken "Memleketin hukukçuları nerede?" diye sormuş... O arada "arazi" olmalarından bahsetmiş... Bunun "marazi" bir durum olduğunu söylemiştim. 23 Mart tarihli Dipsiz Kuyu idi. Hukukçular, barolar, yüksek yargı mensupları şimdi "Buradayız" dediler. O gün, ister bir savcının iddianamesi "komplocudur" diye, ister Genelkurmay "komplo" dedi ve işlem istedi diye, konuşabilirlerdi. Sustular. Ama şimdi... Bir partinin kapatılması gerektiğini söylerken... Hükümeti "yargıya müdahale" ile eleştirirken... Ne bileyim, mesela Genelkurmay'ın "suç duyurusu" üstüne, Perihan Mağden'e "Basın yoluyla halkı askerlikten soğuttuğu" gerekçesiyle 3 yıl hapis istemiyle dava açarken "Buradayız" dediler. Ben artık bir şey demem. Bu memlekette hukukun adil olabilme ihtimali ve adil olamama hastalığı üstüne, eşitlik ve vicdan ile hukuk felsefesi ve cesaret kerterizlerini kaybetme, feda etme aculluğuna dair bir laf etmem. Ne diye edeyim? Ben de biliyorum, elinden geldiğince bu hükümetin de, diğer iktidarlar gibi, yargıya müdahale ettiğini, edebilme arzusunda olduğunu. Bilmiyor muyum, biliyorum. Sadece kendi arzuları uyarınca değil, korkularıyla da müdahale edebildiğini... onu da biliyorum. Yüksek yargı üstadımızın; hükümetin kendi ideolojisi, adamı, çıkarı, kayırmacılığı uyarınca "yargıya müdahalesi"ni (haklı olarak) eleştirdiğini biliyorum... Ve, aynı eleştiriyi, hükümet mesela Genelkurmay'ın isteği üzerine "yargıya müdahale" ettiğinde asla yapmadığını da biliyorum. Yani, Genelkurmay açıklamasıyla, uyarısıyla, azarlamasıyla "yargıya müdahale" edilirken, bu yüksek yargı mensuplarının, bu millet adına kullandıkları yetkileriyle yükseklerde, yüceliklerde değil, alçak uçuş yapmayı tercih ettiklerini de biliyorum. Bir savcının, bir hakimin, suç duyurusu Genelkurmay'dan, onay Adalet Bakanlığı'ndan otomatik geldiğinde, bir yazarı yargılarken, bir fikrin ifadesini sanık sandalyesinde oturturken nasıl zorlanacağını da biliyorum. Biliyorum, iktidarın; köküne kadar, köklü, oturaklı, tutarlı bir hukuk ve demokrasi kültürünün olmadığını, adalet ve vicdan normlarının bazen inanç dünyalarıyla da demokratik sosyal hukuk devleti ilkeleriyle da ilgisiz bulunduğunu... bunu biliyorum. Yargının müdahaleye maruz kalmasının doğal olduğu ülkede, bizzat yargı mensuplarının da "adil yargılama"ya ve hukuka, kendi hesapları, ideolojileri, ilişkileri, bağları, bağlantıları, endişeleri ile müdahale edebildiğini de biliyorum. Bu ülkede "kudret, kuvvet, muktedir, güç" olanların hemen hepsinin, yargıyı, yargının özündeki adalet ve eşitlik duygusunu, Cumhuriyet'in hassası olan "imtiyazların reddiyesi" idealini hırpaladıklarını, ezdiklerini, ufaladıklarını, doğradıklarını, taviz, taviz ve tecavüze maruz bıraktıklarını biliyorum. Ben, sevgili okur, canım halkım, yüce milletim, ben size daha ne anlatabilirim? Siz... Ne tarafta olursanız olun, siz... Kim olursanız olun, evet siz... Bilmiyor musunuz? Sanki hiç bilmiyor musunuz! Not: Bir günlük bir yoklukta endişeleriyle, meraklarıyla, geçmiş olsun dilekleriyle çokluk olanlara, okuryazararar dostlara teşekkürlerimle.
|