![](http://img.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif) ![](http://img.sabah.com.tr/i/yazar_bugunku_yazi.gif) |
|
Keşke bizimkiler de Yunan bankalarını alabilseydi
Hüsnü Özyeğin Finansbank'ın yüzde 46 sını Yunanistan'ın en büyük Bankası National Bank of Greece'e (NBG) 2.7 milyar dolara satmakla bana göre iyi bir iş yaptı. Özyeğin'i kutlamak gerekir. Gazete manşetlerimizi süsleyen bu alışveriş için bir tek davul zurna çalıp halay çekmediğimiz kaldı. Belki önümüzdeki günlerde bunu da yaparız. Son 10 yıllık bankacılık sektöründeki gelişmelere baktığımızda, Türk bankacılık sektörünün teknoloji ve iş gücü kalitesi açısından geldiği nokta, bankacılıkta sayılı birkaç ülke arasına girdiğimizi ortaya koymaktadır. Bankalarımız sadece ülkemizde büyümekle kalmamış; İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Avusturya, Romanya gibi Avrupa ülkelerinin yanında Rusya ve Türk Cumhuriyetleri'nde bile o ülkelerin yasalarına göre büyük güçlüklerle kurulmuş ve hızla büyümüştür. 1999 yılından itibaren ülkemiz bankacılık sektöründe baş gösteren likidite sorununa çözüm üretmeyen bürokratik irade ve siyasi otorite, ülkede faturası çok daha yüksek bir yöntemi uygulamaya sokarak 25 bankayı sektör dışına çıkarıp TMSF bünyesine aldı. Bunun ülkeye faturası olarak 20 milyar dolardan 50 milyar dolara kadar rakamlar telafuz ediliyor. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de bu bankaların bazılarının yasa dışı uygulamaları olabilir. Ancak bunların hepsi için bu değerlendirmeyi yapmak büyük haksızlık olur. Bu uygulama yerine, 1999 yılından itibaren bankacılık sektörü için başlayan o talihsiz süreçte, dönemin bürokratik ve siyasi otoritesi tercihlerini bu bankalara 10 milyar dolar enjekte etmiş olsaydı ülke olarak bahsedilen 50 milyar dolarlık faturayı ödemeyeceğimiz gibi, bugün sektörde faaliyet gösteren o bankaların değerleri de bugünkü Finansbank'ın değeri gibi olacaktı. Nitekim, 1997 yılında Japonya bankacılık sektöründe bizdeki gibi benzer bir durum ortaya çıkınca, bankaları tasfiye etmek yerine, o bankalara kaynak aktarılarak bankaların mali gücü güçlendirilerek sorun aşılmıştı. Hatta o zorlu süreçte bir Japon bankasının yöneticisi intihar etmek zorunda kalmıştı. Bir dönem Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinde bankacılık sektöründe faaliyet gösterip kendisini kabul ettiren Türk bankacılık sektörü neden Yunan bankası gibi gidip bir başka ülkenin bankasını satın alamıyor? Bankacılık sektöründe ülkenin tasarrufları vardır. Yani ülkenin birikimi orada durur. Yabancı sermayeye karşı değilim. Ancak bankacılık sektörü çok farklıdır. Bankacılık sektöründeki yabancı payının belli sınırı olması gerekir. Korkarım ki birkaç yıl sonra bankacılık sektöründe yabancı hakimiyeti ön plana çıkar. Yani tasaruflarımız yabancıların eline geçer. Merak ediyorum, Hüsnü Özyeğin gidip Yunanistan'ın National Bank of Greece'ini (NBG) alsaydı Yunan Hükümeti bu olaya nasıl bakar, Yunan halkı bizim gibi adeta davul zurna çalarak halay çeker miydi?
|