Şeffaflaşma iyi de malı ortalığa dökmenin bedeli yüksek
Bir süre önce anamuhalefet partisi Genel Başkanı Deniz Baykal ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan sert tartışmalar sonunda 'Mal Bildirimi Kanunu'nda değişikliği gündeme getiriyor. Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan taslakta, kapsamın genişletilmesi, gizli tutulan mal bildiriminin şeffaf hale getirilmesi yani kamuya ve herkese açıklanması, haksız edinim varsa buna devletin el koymasının ortadan kaldırılması gibi üç ana konu dikkati çeken ilk değişiklikler. Son madde dün SABAH'ta, "Sen çal çocuğun zengin olsun" manşetiyle işlendi. Bu benim konum değil. Kapsamın genişletilerek sendikacıların ve bazı meslek kuruluşları yöneticilerinin mal bildirimine tabi tutulmasına karşı çıkabileceğiniz gibi, suvanabilirsiniz de.
Tehlikesi nerede? Beni ilgilendiren ve bugün işlemek istediğim konu mal bildiriminin şeffaf olup olmayacağı. Şimdiye kadar mal bildiriminin açıklanması yasaktı. Tıpkı Bankalar Kanunu'nda müşteri bilgilerinin yani müşteri hesaplarının, kimin ne kadar parası olduğunun gizli tutulmasında olduğu gibi. Taslakta benimsenen şeffaflık ilkesiyle mal bildiriminin tüm detaylarını kamuoyu yani herkes öğrenebilecek. Şeffaflık belki çoğu yerde ve olayda gerekli, hatta yararlı olabilir. Ama akçeli konular kişiselleştirildiğinde çok tehlikeli de olabilir. Bu anlamda şeffaflaşma arı kovanına çomak sokma etkisi yapabilir. Türkiye'nin geleneklerinde "paranın ve imanın kimde olduğu bilinmez" ve söylenmez de. Finansal piyasalardan biliyorum ki, parası ve serveti gizli bir çok insanlar var. Hatta borsada aracı kurum veya şirket batışlarında mağdur olduğu için deşifre olan bazı yatırımcıların kendi servetlerini eşlerinden dahi gizlediğini, bu nedenle boşanmaya kadar giden olayların yaşandığını biliyorum.
Parayı kaçırtır Bu nedenle mal beyanında bulanacaklar, bunun sonucunu da aşağı yukarı hesaplayacaklar. Malı ortalığa dökmenin bir bedeli olduğunu ve olacağını bilecekler. Bu durum, mal beyanında bulunacakları önceden önlem almaya itebilir. Türkiye'de sermaye hareketleri serbest. Servetler kolaylıkla yurtdışına transfer edilebiliyor hatta yurtdışında bu serveti gizleyebiliyor da. Bu da ülkeden servet kaçışına yol açıyor. Türkiye bu olguya hiç yabancı değil. Türkler'in yurtdışındaki servetlerinin miktarı konusunda 60 milyar dolardan 100 milyar dolara kadar giden tahmini rakamlar var. 60 milyar dolarlık tahmin bir önceki BDDK Başkanı Engin Akçakoca'ya ait. 100 milyar dolarlık tahmin de Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın. Yani bu konuyu en iyi bilebilecek durumdaki yetkili kişilerin rakamları. Bu paraların neden yurtdışına çıktığına birden çok neden gösterilebilir. Servet vergisi, servet beyanı, devletin vergi politikalarının net olmaması ve sık sık değişmesi, devletin bir gün paraya el koyması korkusu vs.
Suç örgütlerine malzeme Gizliliğin ortadan kaldırılması, mal beyanında bulunmuş herkesin, politikacıların, sendikacıların, gazetecilerin, bankacıların sahip oldukları gayrimenkulünü, bankadaki parasını, evindeki ziynet eşyasını, hatta tablolarını, antikalarını, varsa kıymetli saatlerini şeffaflaşmayla kamuoyunun öğrenmesi demek. Tabii kamuoyuyla hırsızlar, soyguncular, suç örgütleri, mafya, terör örgütleri de bu bilgilere sahip olacak. Bu da zaten mal ve can güvenliği sorunu yaşayan bir toplumda yolsuzlukları önlemez. Olsa olsa mal beyanında bulunmuş kişileri suç örgütlerinin önüne atar . Şeffaflaşalım derken suç örgütlerine malzemele veririz.
Yapılması gereken Bu da doğal olarak mal bildiriminden kaçınmayı beraberinde getirebilir. Bunu da siyasete girmeyerek, meslek örgütünde yönetime katılmayarak, bilirkişi olmayarak ya da malını gizleyerek, finansal yani kayıtlı sistemin dışına çıkarak, hatta yurtdışına çıkarak pekala yapabilirler. Mal bildiriminde şeffaflaşmaya gitmeden önce Türkiye'de hukuk hakimiyetini sağlamak, mafya ve suç örgütlerini çökertmek, mal ve can güvenliğini sağlamak gerekmiyor mu? Mal beyanında bulacanak herkes, başbakan, bakan veya milletvekili değil ki, resmi koruması ve devletin gücü arkasında yok ki.
Sonuç "Para, kuzunun kalbine, filin beynine, ceylanın bacaklarına sahiptir" Rudiger Donbuch
|