|
İstediği şarabı içebilen var mı?
|
|
Yüksek vergiden kaynaklanan kayıtsız ve haksız rekabet, müşteriyi de zor durumda bırakıyor. Gittiğiniz lokantada "Sadece şu şarabı satıyoruz" denince, bu oldu bittiyi mecburen kabulleniyorsunuz.
Üç dört ay oldu mu? Çırağan Kempinski Oteli saray bloğu üst kat salonlarından birindeyiz. Artık daha çok eski yapılara mahsus bir keyfiyet: Küçük, doğru oranlı bir hacim. Elbette sarayın Boğaziçi ile içiçe pencerelerini de unutmamalıyız.
YILLIK ANLAŞMA Yakamozlar ufak salonun tavanında. Bir şarap tadımı: Torres, İspanya'nın bilinen şarapçılarından. Güvendiği uzmanını, yöneticisini İstanbul'a yollamış. Akşam yemeğinde, şarap konuşuluyor. Masanın etrafında 7-8 kişi. Şarabın Türkiye temsilcisi Randolph ve eşi Figen Mays, ayrıca şaraba müşteri olabilecek iki üç lokanta sahibi de masada. Torres ekibiyle İspanya'da başlayıp Güney Amerika'ya uzanan bir sohbet başlıyor. Derken, nasıl o noktaya geldiğini hatırlayamadığım bir şekilde Figen masaya ama daha çok bana adresleyerek şunu soruveriyor:" İddialı lokantalarda sadece belli bir şarabın satıldığı mevcud düzen için ne düşünüyorsunuz?" Masadaki hava da, lisan da değişiyor. Türkçe konuşmaya başlıyoruz. Hazır bulunan lokanta sahiplerinden biri uzman ölçüsünde şaraptan anlıyor, meraklı bir kolleksiyoner. Diğeri sahip olduğu lokantalarda geniş bir şarap menüsü bulundurmakla tanınıyor. Gözler üçüncüye dönüyor. Bu genç, eğitimli, iddialı tanıdığımıza dönüp anlatıyorum:" İstanbul Hilton Oteli'nin görgüsüz İtalyan müdürü (çok şükür gitti) Sedad Hakkı Eldem'in binasına, otelin güzelim lobby terasına bir bar inşa etti, kolonları alüminyum köşebentlerle çevreledi. Üstüne de yıllık anlaşma yaptığı bira firmasının levhasını çiviledi. Uğraştım, oradan söktüremedim. Şimdi sormak istiyorum: İşletmeler için bu para önemli midir? Cevap net ve kısa idi: Evet, çok önemlidir! Masaya çöken sessizlik ve hayal kırıklığını bugün gibi hatırlıyorum.
FİYAT VE KALİTE DENGESİ Derken, sene başında kıyamet koptu. Rekabet Kurulu duruma el koydu. Şarap Üreticileri Derneği karıştı. Küçükler büyükleri kartel oluşturmakla, büyükler ise küçükleri kaçak üretimle suçladı. Karşılıklı suçlamalar, son bir aydır tefrika halinde. Arkası yarın dizisi gibi hergün yayınlanıyor. Daha dün Kavaklıdere'nin sahibi Ali Başman arayarak konu ile ilgili görüşlerini yolladı: "Restaurant şarap satın alırken üreticinin hangi özelliklerine dikkat eder?
* Kalitesi müşterileri tarafından kabul edilen şarap olması,
* Firmanın kaliteli yeni ürünler sunabilmesi, geniş ürün yelpazesi olması,
* Dağıtım ve lojistik kolaylık (adrese teslim),
* Uzman kadrolarla bilgilendirme ve eğitim verebilme,
* Dekor ve tanıtım desteği verebilme,
* Fiyat kalite dengesinin olması,
* Fiyat avantajlarının yakalanabilmesi (iskonto, satış primi, kota primi, ön iskonto, dekor desteği gibi)
* Vade alarak stok maliyetlerini indirerek sermaye desteği alması. 1929 dan beri, kalitesini kanıtlamış olan Kavaklıdere Şarapları yatırım ve hizmetleri ile Türkiye'deki, diğer firmalara göre daha avantajlı duruma gelmektedir. Avrupa'da kaliteli şarap üretiminin önemli faktörü terroir uygulamasını (uygun toprak ve klimada, kaliteli üzüm bağı ve hemen yanında kaliteli şarap üretilebilecek tesis ve uzman kadro ile üretim) Türkiye'de üç ayrı bölgede uygulayan tek üretici olması, ürünlerinin beğenilmesi, müşteri talebi doğurmakta. Bu oluşumda zor kullanma, rakiple müşterek hareket etme yoktur. Müşteriler bizi tercih ettikleri gibi rakip ürünlerle beraber bizi tercih edebiliyorlar. Bu bir müşteri tercihidir. Serbest piyasada alıcı, özgür iradesi ile hareket etmektedir. Kartelleşme söz konusu değildir. Kapasite bildirimlerine bakıldığında kartelleşmenin imkansız olduğu görülmektedir. Türkiye'de yıllık 30 milyon litre satıldığı beyan ediliyor. Kayıtsız satışlarla bu rakam 60 milyon litreyi geçmektedir. Yıllanmış şaraplarıyla piyasada tanınmış olan Kavaklıdere, kapasitesinin yüzde 65'ini satışa sunmakta, kalan miktar yıllandırma için ayrılmaktadır. Sonuç olarak tümünü satışta kullansa bile pazarda kartelleşemez.
REKABET ZORLAŞIYOR Sorun yüksek vergiden kaynaklanan kayıtsız ve haksız rekabetdir. Vergi kaçağı ve haksız rekabet çarptırılarak rekabeti engelleme sorunu halinde gösterilmek istenmektedir. Artan vergi maliyetleri sonucu düşen kar marjları ile birlikte kayıtsız satışla rekabet her geçen gün zorlaşmaktadır. Kayıtsız satışlardan kazanılan gelirler, pazardaki haksız rekabet boyutunu artırmıştır." Bu toz dumanın okuyucularımızı doğrudan ilgilendiren yönü şu: Bir lokantaya gidiyorsunuz ve size sadece "Şu şarabı satıyoruz" diyorlar. Siz de bu oldu bittiyi kabullenmek zorunda kalıyorsunuz. Şimdi umudumuz, bu garabetin tez zamanda değişmesi. Çünkü bu değişim sizin daha iyi şarap ve fiyatlara da ulaşmanızı sağlayacak.
|