Fahişem olur musun?
Şöhret, para, lüks hayat açlığıyla beslediğimiz genç kızları, bu hayallerine kavuşacaklarını iddia ettiğimiz programlara çıkarıyoruz. Göçlerle şişmiş kenar mahallelerden, gecekondulardan, yarım kalmış lise eğitimleri, dikiş-nakış kursu eğitimleriyle koşa koşa geliyorlar. Anneler oğullarını futbolcu, kızlarını televizyonda şöhret sahibi yapmak istiyor zaten. "Birileri bizi gözetlerken gelinim olur musun" diye sorup kullanılmış bir kâğıt mendil gibi kenara atıyoruz onları. Geçici, sabun köpüğü şöhretler peşinde koşturup zaten zedelenmiş ahlak anlayışlarını iyice zedeliyoruz, üç beş reyting uğruna kandırıyoruz. Üç ay boyunca ekranda kalıp flaşların altında yaşıyorlar. Anlık bir şöhretin çekiciliğine kapılıyorlar. Hepsinin hayalinde lüks bir cip, bahçeli bir villa, zengin ve yakışıklı bir sevgili veya koca, bankada bol para var. Yarışmaları bittiğinde, şöhretleri ve buna bağlı olarak hayalleri de çekiçle vurulmuş bir cam gibi tuzla buz oluyor. Onları tanıyan insan sayısı giderek azalıyor, yolda görüp öpenlerin sayısı giderek eksiliyor. Şöhretsiz, parasız ve hayalsiz, öylece dımdızlak ortada kalıyorlar. Hayallerine ulaşmanın tek yolu, bedenlerini pazarlamak oluyor. Gecesi 2 bin dolara vücutlarını satıyorlar. Ama şöhret peşinde koşan sadece onlar değil ki. Polisi de şöhretli olmak istiyor. İstanbul'un sokaklarında her gece dönen yüz bin dolarlara gözlerini yumup tek bir hamleyle "Yılın operasyonu"nu yapmak, gazete manşetlerine, televizyonların ana haberlerine çıkmak istiyorlar. Kurban zaten hazır, gelinlik kız teklifiyle fahişeliğe hazırlanmış, üç günlük şöhreti yaşamış kızlar. Yeni CMK ile, sanık hakkı, ön soruşturmanın gizliliği ilkeleri rafa kalkıyor. Kızları bu yola hazırlayanların kanallarında, gazetelerinde boy boy haber oluyorlar. Bu genç kızların önce beyinlerini iğfal edenler, kişiliklerini zedeleyenler, ortaya çıkardıkları eserden hiç utanç duymuyor. En başta onlar yayınlıyor haberlerini... İstanbul'un göbeğindeki kumarhaneleri, "taç"lı başlı spor kulüplerindeki rezillikleri, Akmerkez'in arkalarındaki villalarda dönen dolapları görmezden gelen polis, Barbie'leri yakalıyor. Yanlış anlaşılmasın, niye yakalıyor diye sormuyorum. Sorduğum, bu kentin merkezindeki kumarhaneleri, Rus, Moldovalı, Ukraynalı kızları pazarlayanları niye yakalamıyorsunuz olabilir ancak... Belki biri dikkate alır da yanıt verir. Şöhret düşkünü kızlarımız, kızları şöhret peşinde yanlış yollara yönlendiren yarışma programlarımız, medyatik ahlak baskını yapan polisimiz ile geldiğimiz nokta bu. Kendi kızlarına yapılmasını istemedikleri şeyleri başkalarının kızına yapmaktan çekinmeyen insanların egemen olduğu bir anlayışın bizi getirdiği nokta bu. Kızlarımızın özgeçmişi artık daha zengin. Hem televizyonda yarışma kazandılar, hem de randevuevinde basıldılar ama orada da gazetelere manşetten girdiler.
|