| |
|
|
"....Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana"
GELİBOLU, insana duygu yükleyen bir yarımada. Burası "şehitler coğrafyası." Her yer yemyeşil. Yeşile bakmaya çekiniyorsunuz. Altında hangi şehidin kemiği var acaba diye. Oraya bakıyorsunuz "Türk şehitlik ve anıtları." Şuraya bakıyorsunuz "yabancı mezarlıkları." İleride Seddülbahir. Beride Kilitbahir. Ötede Alçıtepe. Geride, tümü şehit olan 57. Alay'ın huzur içinde yattığı yer.
Savaş alanında, "Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı içinde" bir ilçe (Eceabat) ve 7 de köy var. Tarihle iç içe yaşayan, zeytincilikle, hayvancılıkla uğraşan insanlar. Kapkaç, taciz, gasp, hırsızlık, yankesicilik, yalan, dolan, dedikodu yok. Burası "cennet... Yaşanacak yer."
Eskiden gelip, ormanın içindeki Behramlı Şehitliği' nin içler acısı halini görür kahrolurduk. Şahindere Şehitliği "tarlaydı." Anafartalar Şehitliği "haraptı." Ama "yabancı mezarlıkları" güllük gülistanlıktı.
6-7 yıldır büyük bir "devlet projesi" uygulanıyor. Şehitliklerimiz "ihya ediliyor." Anıtlarıyla, ibadet yerleriyle, çeşmeleriyle. Ve her şehide bir gül projesiyle.
60 bin şehidimizle ilgili "veri tabanına" ulaşılmış. Bir yakınınız varsa "şehitliğini" görebilirsiniz. Örneğin: Bolu'dan Durmuş oğlu Nuri. (1891-1915) Bodrum'dan Mustafa oğlu Osman. (1892-1915) Ve 17 yaşında bir gül bahçesine girercesine Gelibolu'da şehit olan bir fidan: Sakarya'dan Mehmet oğlu İbrahim. (1898-1915) Uzunköprü'den Dimitri oğlu Vasili de var. Osmaniye'den Evadis oğlu Çerkes de. Hepsi de "ay yıldızın gölgesinde" yatıyorlar.
Devlet, özel sektör, şahıslar, Koç, İbrahim Bodur, OPET... Ve diğerleri. Herkes "ucundan" tutmuş. Şehitler coğrafyası için her şey yapılıyor. Ama şairin dediği gibi: "....Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana."
|