|
|
|
|
|
|
Hademelikten dershane imparatorluğuna
Bahçeşehir Üniversitesi ve Uğur Dershaneleri'nin kurucusu Enver Yücel, önce öğrencisi olduğu dershanede hademelik yapmış. Sonra da dershaneyi satın almış.
Matematik aşkta da işe yarar
Üniversiteye hazırlık için gittiği dershanede harçlığını çıkarmak için hademelik yaptı. Sonra aynı dershaneyi satın aldı. Bu kişi, Bahçeşehir Üniversitesi'ni kuran, Uğur Dershaneleri'nin sahibi Enver Yücel.
Kabul ediyorum titrini yazınca böyle çok sıkıcı bir adammış izlenimi yaratıyor. Önemli ama ilginç olmayan şeylerden söz eder havası da var, kabul! Ama hayır sıkıcı değil, aksine son derece renkli biri. Sürprizli çikolotalar gibi! İçini açınca sürpriiiiiiz! Mesela matematik aşkta da işe yarar. Ben "Matematik bilgimi her yerde kullanırım" diyor. Dinlemekten keyif aldım, hikayesini duyunca ağzım açık kaldı, ve hatta kendimi tutamayıp "vay be ne hayat" da demiş olabilirim. Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı, aynı zamanda Uğur Densaneleri'nin sahibi Enver Yücel'den söz ediyorum. Uğur Dershaneleri ve Bahçeşehir Üniversitesi'nin Sabah Gazetesi'yle kültürel ve eğitim işbirliği yapması vesilesiyle buluştuk biz aslında. Okul, eğitim derken Giresun'un bir köyünde başlayan ve hademeliğini yaptığı dershaneyi satın almasıyla tümden değişen hayatının hikayesini anlattı Yücel. Eh ben de konuyu bilerek ve severek saptırmış bulundum! Önce gayet ciddi konu başlığımız için takım elbiseli, kravatlı "ofis" fotoğrafları çekmiştik. Sonra bu röportaja yakışmayacağına karar verip onları da değiştirdik. Turuncu bir kazakla Beşiktaş'taki Bahçeşehir Üniversitesi'nin olağanüstü manzaralı terasında, hem de yağmur altında yeni bir çekim yaptık.
BABAM ÇİFTÇİYDİ OKUMAMI İSTEDİ 6 çocuklu bir ailenin çocuğuyum. Babam çiftçi, daha sonra tüccar. Ben de tatillerde fındıkta çalışıyorum. Bu arada okula devam ediyorum. Babam ilkokul mezunu. Çocukları okusun istiyor. O zamanlar da İstanbul'daki Haydarpaşa Lisesi bizim köyümüzde çok ünlü. İyi yetişen başarılı öğrencilerden Haydarpaşa Lisesi'ne devam etmiş 5-6 kişi var köyümüzden. Benim de derslerim iyi olunca babam "bu okuyacak galiba" deyip beni İstanbul'a Haydarpaşa Lisesi'ne yatılı olarak gönderiyor.
GİRESUN'U GÖRMEDEN İSTANBUL'A GİTTİM ÜÇ erkek, üç kız kardeşiz. Abim İstanbul'da okumuş. Ben İstanbul'a ikinci gelen oluyorum. Ama öbürleri okumuyorlar. Ben geldim tabii İstanbul'a, ilk üç ayım ağlamakla geçti. Telefon da yok o zaman. Giresun'un merkezini bile görmeden, köyden çıkıp İstanbul'a gelmişim, şaşkınım. Haftasonları İstanbul'u geziyorum. En iyi arkadaşım da bugünkü Acıbadem Hastaneleri'nin sahibi Mehmet Ali Aydınlar. Biliyoruz biz İstanbul'da kesin iş yapacağız ama bu kadar da büyük işler hayal etmiyoruz o zaman.
TEMİZLİK DE YAPTIM SEKRETERLİK DE HAYDARPAŞA Lisesi son sınıftayız. Üniversiteye giriş sınavları var. O zaman yakınım olan bir matematik öğretmeni bir dershanede çalışmaya başlamış. Adı Uğur Dershanesi, Laleli'de Fethibey Caddesi'nde. Bana diyor ki "topla arkadaşlarını, gelin size indirim yapalım." Biz de Haydarpaşa'dan 35- 40 arkadaşımızı toplayıp dershaneye başlıyoruz. Ama ben o yıl son sınıfta kalıyor ve üniversiteye giremiyorum. Babam bana çok kızıyor diyor ki, "Gel buraya o zaman çalışmaya başla." "Ben gireceğim üniversiteye" deyince dershaneye bir yıl daha devam ediyorum. Hem öğrencilik yapıyorum, hem de dershanenin temizlik işlerine bakıyorum, çayını kahvesini hem sekretaryasını yapıyorum harçlık çıkarmak için. Derken sahibi Uğur Dershanesi'ni satmaya karar veriyor. Ben 18 yaşındayım. "Acaba ben burayı satın alabilir miyim?' diye düşünüyorum. Matematik öğretmeni Salih Yılmaz'la "Biz burayı alalım" diyoruz. Zaten dershane pek iş yapmadığı için sahibi 50 liraya 10 taksitle satıyor bize. İş yaptıkça da taksitleri ödüyoruz. Ben dershaneyi tanıtmaya karar veriyorum. Biz birkaç grup arkadaşla Beyazıt'tan otobüse biniyoruz. Binanın önüne gelince yüksek sesle "dershane durağında ineceğiz" diye bağırıyoruz. O otobüsün içindekiler orayı bilsin, reklam olsun diye. İstanbul'da afiş yapıştırmadığım direk, girmediğim sokak kalmıyor.
ŞU ANDA 100 ŞUBEMİZ VAR YAPTIĞIMIZ reklamlar işe yarıyor ve öğrenci sayımız 80-90'dan 400'lere çıkıyor. Bu arada üniversiteyi, matematik öğretmenliği bölümünü kazanıyorum. Üniversiteden sonra işleri büyütmeye karar veriyorum. Bütün kazandığım parayı dershaneye harcıyorum. Bu arada ortağımla ayrılıyoruz. Fazla sermayem de yok. Ne yapacağım? Çok iyi hocalarla anlaşıp onları ortak alıyorum. Ve dershane çok iyi hocaların çalıştığı bir dershane haline geliyor. Gece gündüz çalışıyoruz. Eh böyle olunca iyice büyüdük, öğrenci sayımız arttı. İşlerin büyüdüğünü görünce 1986'de ikinci şubeyi Bakırköy'de açıyoruz.. Bakırköy'ü açtıktan sonra çok tuttuk. Kadıköy, Beşiktaş derken gittikçe büyüttük. Derken kolejler ve Bahçeşehir Üniversitesi geldi. Bugün tüm Türkiye'de 100 küsur şubesi olan bir Uğur Dershaneleri işte böyle kuruluyor ve gelişiyor.
EŞİM DERSHANEDE STAJ YAPIYORDU MATEMATİK mühendisliğinde öğrenciydi eşim. Laleli'deki dershanemizde öğretmenlik stajı yapıyordu. Ablası bizde öğetmendi. 22 yaşındaydı o zaman. 25 yaşında da evlendik. "Aşk evliliği mi mantık evliliği mi", derseniz karışık derim. Mantık diyemem ama sadece aşk da diyemem. Ben ailemde Giresun dışından kız alan ilk kişiyim. Ama sonra eşim benden çok Giresunlu oldu. İki çocuğmuz oldu. Biri kız, biri erkek. Kızım 22 yaşında Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okuyor. Oğlum Sorbonne'da okuyor ekonomi bölümünde. Matematik her şeyin başında geliyor. Yapacağınız her işte kullanabilirsiniz matematiği. Bu aşk da olur iş de olur. Matematiksiz bir yaşam biçimi olabileceğine inanmıyorum. Ben her şeyde matematiği kullanırım. Aşksa, yaparsam ne olur yapmazsam ne olur, karım ne olur, zararım ne olur diye düşünürüm. Kendimi rüzgarın estiği yöne bırakamam çünkü sorumluluklarım var. Belli bir seviyeye kadar hesaplı kitaplı biri oluyorum, belli bir seviyeden sonra olmuyorum. Çok basit meselelerde hesapsız kitapsız bir insan olarak bilinirim ama önemli bir meseleyse kafamın içinde bir hesap kitap mantığı vardır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|