|
|
Fak-fuk edebiyatı!
Hep derdik, "İdarecilerimiz amigolar gibidir." Tek farkları amigolar orta halli, mütevazı çocuklardır. Ama idarecilerin bir kısmı, çok şık takım elbiseler içerisinde, ağızlarında pahalı purolarla kamera kamera boy gösterirler. İşler iyi giderken hepsi fairplay abidesidirler. Birbirlerine çok saygılı, sporun barış dostluk ve kardeşlik olduğundan dem vururlar. Ama biraz canları yandı mı, gerçek yüzleri ortaya çıkıverir. Önce birbirlerine sallarlar. Hatta sallarken takiye yapmaya çalışırlar. "Bu aşırı motivasyon ne anlama gelir, bir türlü anlayamadık" derler. Oysa asıl amaçları şampiyonluktaki rakiplerinin bugün oynadıkları takıma teşvik primi göndermiş olabileceği imasıdır. Ya da "Fakir fukara ayaklarıyla kamuoyunu yanlarına çektiler" derler. Ama asıl amaç "Ey hakemler, rakibimizi kollamayın çark eskisi gibi dönsün" imasıdır. Ve ondan sonra vilayette toplanırlar. Hepsinin boynu yarım büküktür. Birbirlerine bol şanslar dilerler. Ve Anderson'dan masallar devam eder, durur. Bu tablo yıllardan beri böyledir. Böyle de devam edecektir. Daha bu haftalarımız güzel haftalarımız. Siz bir de önümüzdeki haftalara bakın. Teşvik primleri ve söylentileri havalarda uçuşacak. Santra programı sunucusu o Ersin Düzen, o yakışıklı suratıyla genel doğrularda konuşurken Kazım Kanat bir kaşını havaya kaldırıp sinsice gülerek bana "Doktor bu tablo hoşuma gitmedi, bu motivasyonu hiç beğenmedim" derken ben yine sevgili Kazım'a "Ne demek istiyorsun?" diyeceğim. Halbuki halkın anlayacağı mesaj çok açık olacak. A takımı B takımıyla oynarken bütün Türkiye "B takımına acaba C takımından teşvik primi geldi mi?" diye düşünecek. Millet aracıları tartışacak. Ve Türk futbolu, zaten kirli olan Türk futbolu daha da kirlenecek. Yapılacak bir şey var mı? Yok! Bu tamamiyle toplumsal bir sorun. Türkiye'nin sosyal gerçeği insanların birbirine güvenmemesi ve başarıyı sağlamakta çevrilen entrikalarla doludur. Allah sonumuzu hayır etsin.
|