| |
|
|
Her şey Erdoğan'ın planına uygun mu gelişiyor?
Siyasetin trafik polisi rolünü oynamak ve her konuda "Sen geç, sen dur" demek kolaydır. Hatta kendinizce birilerine ceza da yazabilirsiniz. Ama gazeteci olarak önce neyin neden olduğunu da anlamaya çalışmalısınız. Bunu yapabilirseniz, siyasi konulardaki yargılarınız, siyasetçiler tarafından da anlayışla karşılanabilir. Örneğin şu anda bir krizin işaretlerini taşıyan "Merkez Bankası Başkanı'nı atama sorunu" var gündemde. Olaya balıklama dalarsanız, Başbakan Erdoğan'ı da, Cumhurbaşkanı Sezer'i de eleştirebilirsiniz. Mesela "Erdoğan veto edileceğini bile bile neden bir faizsiz bankacılık temsilcisini Sezer'in önüne getirdi? Uzlaşıp onaylanacak bir isim bulamaz mıydı" diyebilirsiniz. Ya da "Sezer, ekonominin sorumluluğunun hükümette olduğunu bilmeli. Enflasyonu bu hükümet düşürdü, Türk parasına istikrarı bunlar getirdi. Sezer'e düşen bunları engellemek değil, yardımcı olmaktır" da diyebilirisiniz. Önceki gece "Ankaralılar"la beraberdim. Sade Merkez Bankası Başkanı sorunu üzerinde değil, tüm siyasal gelişmeler hakkında da İstanbul'dan görülemeyen noktaları gündeme getirdiler. Bazılarını özetleyeyim: * Belki Başbakan Erdoğan, Sezer'in önüne bazı atama listelerini, bunların veto edileceğini bile bile getiriyor. Örneğin Sezer'in vetosu Merkez Bankası Başkanlığı'nın vekaleten yürütülmesine yol açmış olmadı mı? Bu şekilde asıl istenen isim Erdem Başçı, Banka'nın yönetiminde kaldı. * Çankaya'nın, YÖK'ün, bazı yargı organlarının AK Parti iktidarını engelleyen tutum içinde olmaları, Erdoğan'ın işine geliyor olabilir. Bu şekilde Partili milletvekilleri de, taban da, Erdoğan'ın çevresinde kenetleniyor. Bu şekilde çoğu muhafazakar olan bu kesim, AB konusundaki liberal adımlara veya ABD ile ilişkilerinin sıkıfıkılığına bile destek veriyor. * AK Parti iktidarına yönelik çeşitli devlet kademelerinden gelen engellemeler, hem erken seçim ihtimalini gündem dışı bırakıyor, hem de Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkma niyetini güçlendiriyor. Erdoğan, seçmenin ürkek ve yenik politikacılardan hoşlanmadığını, Erbakan'ın yaşadıklarına bakarak öğrendi. Bugün bazı konularda geri çekilmesi aslında taktik birer ricat. Erdoğan'ın stratejik planında ise Çankaya var. Bununla seçmenine "Güç benim elimde" diyecek. "Ankaralılar"ın bu değerlendirmeleri her gelişmenin Erdoğan'ın planı doğrultusunda olduğu yönündeydi. Tabii bir de bunun tersi değerlendirmeler var. Örneğin Şemdinli İddianamesi ertesinde gerek askerin gerekse medyanın kamuoyuna yansıyan görüntüsü "Post -28 Şubat" modeli bir ortamın varlığını düşündürüyordu. Bu tabloda Erdoğan ise, Erbakan'ın "Post-modern 28 Şubat" taki görüntüsünden farklı bir görüntü veremedi. Bu tür kuşatılmışlık duygusu Tayyip Erdoğan'ı kendi çekirdek kadrosuna daha çok itebilir. "Liyakat" yerine "Sadakat" giderek bu iktidarın kadrolaşmasının hâkim çizgisi olabilir. Evet... Gördüğünüz gibi siyasette "Şu haklı şu haksız" diyerek trafik polisi olmak yerine bütün ihtimalleri anlamaya çalışmak, en azından biz gazeteciler için daha doğrudur.
|