|
|
|
|
|
|
Abim bana bir gelecek verdi
Farklı yurtlarda büyüdüler. Biri şanslıydı, okudu. Diğeri ise sokaklarda yaşadı, tiner bağımlısı oldu. Ve 'abi' bir gün 'kardeşi'ni sokaklardan kurtardı. Bu onların hikayesi.
Caner Ulusoy (18) annesi ona bakamadığı için anneannesi tarafından büyütülüyordu. Anneannesinin de maddi durumu iyi değildi. Yurda bırakıldı ama yurttan kaçtı. Tiner bağımlısı oldu, hırsızlık yaptı, adı yaralama olaylarına karıştı... Tayfun Özşahin (24) de yurtta büyüdü ama iyi bir eğitim aldı, yakında öğretmen olacak. Anneleri bir, babaları ayrı olan bu iki genç, hayatın engellerine karşı büyük savaş verdi. Caner şimdi abisinin çabasıyla geleceğe gülümsüyor.
Kardeşini sokaklara bırakmadı ve kazandı
İkisi de çocuk yurdunda büyüdü. Ama biri daha şanslıydı, iyi bir eğitim aldı. Çok yakında öğretmen olacak. Diğeri ise tiner bağımlısı oldu. Okuma yazma öğrenemedi, sokaklarda yaşadı Ve gün geldi anneleri bir babaları ayrı olan bu iki kardeşin yolları kesişti. İşte Tayfun Özşahin ve Caner Ulusoy'un film gibi hayat öyküsü.
Kolundaki faça izlerini saklamak istercesine hep uzun kollu giyiniyor Caner. Çünkü bir zamanlar hiç acı duymadan kestiği kolu ona geçmişini hatırlatan tek şey. Tam yedi yıl sokakta yaşayan, bunun altı yılını da madde kullanarak geçiren Caner'in şimdi çok farklı bir hayatı var. Bundan iki yıl öncesine kadar Caner bizim deyimimizle 'tinerci' çocuklardan biriydi. Sokakta yürürken gördüğümüzde yolumuzu değiştirdiğimiz, zaman zaman acıma, zaman zaman korkuyla baktığımız çocuklardan... Ama onun hayatına sihirli bir değnek değdi ve her şey değişti. Sihirli değneğin ismi Tayfun. Bir zamanların korku saçan Caner'i, Tayfun sayesinde iş güç sahibi oldu. Tayfun ve Caner'in hikayesi anne ve babası tarafından terk edilmek zorunda kalan diğer çocuklarınkinden çok farklı. Maddi durumu iyi olmayan anne, ilk evliliğinden olan oğlu Tayfun'u Aziz Nesin Vakfı'na bırakır. Tayfun yurda yerleştirildiğinde henüz dört yaşındadır. Annesinden ve babasından uzak, kaderin ona çizdiği yolda ilerlemeye başlar. Aradan iki yıl geçince annesinin bir başkasıyla evlendiğini ve bir kardeşi olduğunu öğrenir. Onu hiç görmemiştir ve bir gün kardeşinin hayatını değiştireceğinden habersizdir. Caner ağabeyi Tayfun'la aynı kaderi paylaşmak zorunda kalır. Maddi durumu iyi olmayan anne küçük oğlu Caner'i annesine emanet eder. Yaşlı kadın bir süre sonra Caner'e bakamaz duruma gelince yurda yazdırır.Caner, Bahçelievler Şeyh Zayed Yurdu'na kaydedilir. İki kardeş farklı yuvalarda birbirlerinden habersiz büyümeye başlar.
KÖTÜ HABER GELİR... Tayfun, Aziz Nesin Vakfı'nda 14 yaşındayken önce annesinin sokaklarda yaşarken hayatını kaybettiğini öğrenir. Çok üzülür. Kardeşi Caner bu haberi aldığında henüz sekiz yaşındadır ve tepkisi Tayfun kadar makul olmaz. Kaldığı Bahçelievler Şeyh Zayed Yurdu'ndan kaçan Caner sokaklarda yaşamaya başlar. Bir buçuk yıl kendini sokağın kötülüklerinden korumayı başarır. Ama dokuz yaşına geldiğinde acılarını dindirmek için tiner ve bali kullanmaya başlar. Artık o hepimizin korkuyla baktığı tinerci çocuklardan biri olmuştur. Caner'i kendinden büyük ağabeyleri dilendirmeye başlar. Dilenip topladığı paraları ağabeylerine veren Caner karşılığında tiner alır: "Çekiyorduk kafamız güzel oluyordu. Para istiyorduk, parayı alıp bu büyük abilere veriyorduk. Ben büyüdükçe daha da saldırganlaştım." Caner'in yaşı ilerledikçe suça eğilimi artar. Dilenerek başladığı sokak macerasında son nokta gasp ve hırsızlıktır. Yaralama olaylarına da karışır: "Benim gibi sokakta kalan arkadaşlarımla kavga ediyordum. Hatta birini yaraladım bile. Genelde kırık evler, terkedilmiş evler oluyordu, orada kalıyorduk. Soğuk olduğunda Şirinevler'de bir pastane vardı, onun klimasının altında uyuyordum. Çünkü gece poğaça yaptıklarında içerden vuran sıcak hava bizi ısıtıyordu."
'HASTANE BİR OTEL GİBİYDİ' Caner o zamanlar yurtta huzurlu kalamadığını hastanede daha rahat ettiğini anlatıyor: "Yurtta bizden büyük madde kullanan abilerin sözü geçiyordu. Onlar bizi sürekli dövüyordu,paramızı, sigaramızı alıyordu. Bu yüzden yurttan kaçmak istiyordum. Korkuyordum yurtta kalmaktan. Hastane benim için otel gibiydi." Tüm bu sokakta geçen yıllar boyunca bir koruyucu melek hep Caner'in arkasındadır. Tayfun kardeşinin durumunu öğrendiğinde 16 yaşındadır. Her defasında ya bir sokak köşesinde ya karakolda ya da hastanede bulduğu kardeşini girdiği çıkmazdan kurtarmaya çalışır. Tayfun o günleri gözleri dolarak anlatıyor: " Ben de çocuktum o zamanlar. Ama hayat Caner'e benim kadar adil davranmadı. Her gördüğümde Caner'e soruyordum; 'Okuma yazma öğrenmek ister misin?' diye. Her defasında 'hayır' diyordu" Hastaneye son yatışı Caner'in hayatını da değiştiren şey olur: "Tayfun gelip beni buldu hastanede ve okuma yazma öğrenip bu hayattan kurtulabileceğimi söyledi" Tayfun beş yıllık mücadelesinden galip çıkar: "UMATEM Kliniği'nde (Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Uçucu Madde Tedavi Merkezi) yatıyordu. 'Yine sordum, kurtulmak istiyor musun?' diye. Bu kez 'Evet' dedi. Hemen harekete geçtim. Önce Aziz Nesin Vakfı'yla görüştüm, Caner'e yardımcı olamayacaklarını söylediler. Daha sonra Caner'in tüm hikayesini anlattım, psikologlarla görüştüm.Sonra bizim vakıfta büyümüş ve öğretmenlik yapan birini buldum. O, Caner'i kabul etti. Caner gündüzleri vakıfta eğitim görecek, akşamları da bu öğretmenin yanında kalacaktı. Herkes yardım eli uzattı sonrasında, biri okuma öğretti, biri sohbet etti, biri iş verdi ve Caner kurtuldu."
'BANA GÜVENİYORLAR' Caner 15 yaşındayken tiner ve bali bağımlılığından çevresinden gördüğü destekle sıyrılmayı başarır. 'Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği' Caner'e iş verir. Tiner ve bali bağımlısı çocukların psikolog ve psikiyatristten ücretsiz yararlandığı bu dernekte Caner, artık bir ofisboy: "Kültekin Bey ve Alper Bey bana güvendi. Önceden hırsızlık yapmama rağmen bankaya bile gönderiyorlar." Caner'in hayatını kurtaran abisi Tayfun ise Düzce'de öğretmenlik okuyor ve kardeşine yardım etmenin gururunu yaşıyor.
SONAT BAHAR / HABER MERKEZİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|