Yabancı gözüyle Merkez Bankası macerası
"Bu bizim açımızdan zinadan bu yana en ciddi kriz. Merkez Bankası'yla ilgili sürecin yönetimi, gerçekten başarısız. Maalesef lirayı etkileyebilir. Çünkü Türkiye'yle ilgili dış dünyanın ilgilendiği asıl mesele, Şemdinli, Büyükanıt ya da Hamas değil, Merkez Bankası ve liranın ne olacağı..." Bu ve benzeri sözleri, geçen akşam Türkiye'de yaşayan bir kaç yabancı gazeteci ile yemekteyken dinledim. Yabancı gazeteciler genelde biz Türk basının "kriz" merakını" tebessümle karşılar. Her hafta yeni bir "zirvede kriz" başlığı atmamızı anlamsız bulur, genelde Türk medyasının kendilerine kıyasla fazla sansasyonel olduğunu söylerler. Ancak bu kez bizler serinkanlı davranıyoruz, dışarıdan Türkiye'yi izleyen çevreler ciddi anlamda sakat bir süreç yaşandığı görüşünde. Önce tartışma götürmeyen bir tespit: Önemli gazete ve ajansların Türkiye temsilcileri, her yönüyle garip sayılabilecek Merkez Bankası'na başkan atama sürecinin hükümet tarafından başarıyla götürülemediği düşüncesinde. Erdem Başçı'yı, Merkez Bankası başına atayacakmış gibi gözüküp, 9 Mart'da elinden tutup Başbakan'a götüren, Merkez Bankası İdare Meclisi'ne "adayımız bu" izlenimi veren, ardından medyanın bir hafta boyunca Başçı ailesiyle yatıp kalkmasına sessiz kalıp en sonunda "Ha, ha! Nasıl da yanılttık sizi" diyen hükümetin, bu garip stratejiyle ne kazandığını anlamak güç. Ancak hem iç hem de dış çevrelerde belli oranda "sürecin kontrolünün kimde olduğu meçhul" izlenimi doğdu. Hükümet ya da en azından Ali Babacan aslında Başçı'yı mı istemişti? Başbakan neden "Bal gibi atarım?" dedi? Medyaya mı Çankaya'ya mı rest çekti? Bu soruları sormak da, cevabını bilmiyor olmak da şeffaf bir ekonomi açısından garip... İkinci gerçek, London School of Economics'deki sınıf arkadaşları kim olursa olsun, faizsiz bir sistemle özdeşleşen Al-Baraka kökenli Adnan Büyükdeniz'in atanmasının dış yatırım çevrelerinde hoş karşılanmayacağı gerçeği. Tek mesele, faiz tecrübesi olmayan birinin faizleri belirleyen ana kurumun başına geçmesi değil. Dış yatırımcı ve ekonomik gözlemciler için temel sorun, Büyükdeniz'in "fazla AK Partili" gözükme riski. 2007'de seçim sürecine giren Türkiye'de, Merkez Bankası başkanının hükümetten "bağımsız" olmadığı izlenimi, Türk ekonomisine olan güveni zedelerdi. Yabancı yatırımcı, diplomat ve gazatecilerle sohbetimde gördüğüm bir başka gerçek, Süreyya Serdengeçti'ye olan güven. "Türkiye'nin satışını şahane biçimde yapıyordu" diyor bir gazeteci. "Bizim açımızdan Merkez Bankası'nın hükümetten bağımsız kalacağının garantisiydi" diyor büyük bir yatırımcı. Tüm bunlar nedeniyle, Erdem Başçı'nın Merkez Bankası'ndaki vekalet dönemi sancılı başlıyor. Başçı'nın Merkez Bankası'nda beğeni toplayan performansına rağmen, 70 milyonluk ülkenin faiz ve kur politikalarının "vekaleten" yürütülemeyeceği ortada. Umarız hükümet, yeni başkan adayını belirlerken hem iç kamuoyu hem de yabancı yatırımcı açısından belli oranda "zarar telafisi" yapması gerektiğinin bilincinde olur...
|