İnternetin yarattığı grup Arctic Monkeys
Bir okur olarak gazetelerdeki en renkli malzemenin köşe yazarı resimleri olduğunu düşünüyorum. Her sabah çeşit çeşit insan acayip tavırlar ve hallerde bana bakıyor. İşe kendimden başlayayım. Gördüğünüz fotoğraf ben Radikal'de çalışırken fotoğrafçı Muhsin Akgün tarafından çekilmişti. Kendisi beni bu şekilde kadrajlamayı uygun görmüş, pek çok kare arasından da bunu seçip vermişti. Objektifle aram olmadığından sesimi kestim, uzmanın söylediğini yaptım, fotoğrafı kullandım. Aylardır gülümsüyorum bu şekilde. SABAH'ın internet edisyonundaki resmim de aynı. Geçen gün eski bir yazımı ararken bu fotoğrafla karşılaştım. Uzun uzun bakıştık. Yüz benim ama kafa kimin acaba? İnternet ekibi benim kadrajı beğenmemiş olacak saçlarımın üzerine photoshop'ta bir adet kafa yapmış. Yani gazetede sadece yüzümü, internette yüzümün kafalı versiyonunu görebiliyorsunuz. Sevgili internetçi arkadaşlar 'gerçek kafalı' fotoğrafım da var evde, isterseniz verebilirim.
***
Ne diyordum ben? Köşe yazarlarının resimleri bir alem. Biri kafasını arkaya atmış gülerken, diğeri tepeden düşünceli bakıyor. Kimi papyonlu, kimi kravatlı. Yazının altında durup aşağıdan yukarı bakan var. Yazısının içinde yürüyen, üstüne oturan var, bize arkasını dönmüş kafasını kaşıyan var. Ama asıl malzeme internette. Dijital makine çıkıp fotoğraf hadisesi demokratikleşti ya, insanların tanışıp muhabbet ettiği 80630 filan gibi sitelere bir girip bakmalısınız. İnsanlar kendi resimlerini nasıl çekmiş hayret edersiniz. Saçları dağıtan, amuda kalkan, eğilen, yere yatan, kafasını yastığa sokan, ağzının portesini çeken, elini çeken, bacağını çeken... Bu 'cool' fotoğrafların ortak noktası flu, karanlık ya da fazla aydınlık olmaları. İnternette demokratikleşen sadece fotoğraflar değil. Blog'lar ve arkadaşlık siteleri aracılığıyla binlerce kişi birbiriyle iletişim içinde. Televizyon, dergi, gazete diye uğraşıp dünya sizin etrafınızda dönüyor zannederken onlar kendi mecralarını yaratıyor, sizi de takmıyorlar. Bu duruma en çarpıcı örnek Arctic Monkeys fenomeni. Arctic Monkeys Britanya'nın Sheffield bölgesinden 19-20 yaşlarında dört elemanın kurduğu bir grup. Dünyanın en iyi grubu mu? Hayır. En harika bestelere mi sahipler? Hayır. Yaptıkları şey bir single yapmak ve myspace. com arkadaşlık sitesinde bunu insanlara yollamak. Onları fenomen yapan da bu. Single o kadar beğeniliyor ki insanlar müzik dükkanlarına gidip grubun albümünü soruyor. İşe uyanan satıcılar plak şirketlerini arayıp soruyor, 'kim bunlar' deyip olaya balıklama dalıyorlar. Malum, hazır olmuş grup. Armut piş ağzıma düş. Büyük firmaların en sevdiği şey. Sonuç mu? Google'a girin ve Arctic Monkeys yazın, bakın neler göreceksiniz. Britanya'nın John Lennon ve Oasis dahil tüm rekorlarını kırarak en iyi satan başlangıç albümü unvanını aldılar. Üç günde 350 bin albüm. Bu iki ay önceydi. Temmuz sonuna kadar turnedeler, her günleri dolu. Bir grubun yırtması için ilk kural Amerika'da tanınmasıdır. ABD'deki konserleri şimdiden 'sold out.' MySpace tek web sitesi değil. Bandwagon, Cordless ve daha bir sürü adres var. Büyük firmalar artık bu sitelerde dolanıp yeni isim arıyor. Arctic Monkeys de tek grup değil. My Chemical Romance, Clap Your Hands and Say Yeah ve irili ufaklı bir sürü grup peşlerinden geliyor. Bütün bunlardan çıkan sonuç ne biliyor musunuz? 1. Plak şirketleri dinleyicinin ne istediğini bilmiyor, onların çok gerisinde kalıyor. Sonra da albüm satamıyoruz diye ağlayıp sızlıyor. 2. Basın da gelişmelerin gerisinde kalıyor. Okuyucusuna değil reklam verene dergi, gazete yapıyor. Sonra bunun adı da 'İnternet geldi, yazılı basın bitti' oluyor, 'Bizde okuma kültürü yok' oluyor. Durum budur. Bu arada Depeche Mode biletleri piyasaya çıktı. Ön kısımdaki 125 milyonluklar şimdiden tükenmiş. Elinizi çabuk tutun. Bir de öneri: Bu akşam Baba Zula ve Alexander Hacke Babylon'da çalıyor. Cümbür cemaat gidin derim.
|