|
|
Menemenli kısırlı detoks!
Kısırları yiye yiye detokslandım valla. Yalanım varsa yeşil çaysız kalayım inşallah! Şimdi malumunuz son günlerin tavan yapmış hadisesi; detoks! Yani vücutta ihtiyaç duyulmayan maddelerin dışarı atılması. Dergiler bahar detoksu ekleri veriyor, doktorlar detoksa uygun beslenme listeleri yazıyor, her gün gazetelerde detoks haberleri yapılıyor, ünlüler detoks kamplarına akın ediyor. Aman da bunlar ne halt ediyor, detoks metoks n'oluyor?
YA AÇ KALIRSAK? Derken zırr telefon. Arkadaşım Nazlı! "Ayşeee, Antalya Hillside Su Otel'de detoks kampı başlıyor, hadi bu hafta gidelim." "Ne detoksu, hiç sevmem öyle detoks, botoks falan. Ayrıca ben yemeğe yemek demek ekmeğimi banmadıkça" diyorum dinletemiyorum. Nazlı ısar ediyor, ben ayak eşeliyorum. Sonunda bir bakmışım elde bavul, surat beş karış, yanımda Nazlı havaalanındayım. Size mantıcının yolları bana kurşunlar yani. Ya bizi aç bırakırlarsa? Ya biz de 'detoks kampı baygınları' listesine dahil olup, hastanelere yatarsak? Ne yani şimdi bütün gün sebze-meyve suyu mu içeceğiz? Yoksa bavula üç beş paket bisküvi mi tıksak acaba? Hah! Neyse ki Yedi Mehmetler'in (kebapçı) numarası yanımda, aç kalınca firar etmeyen n'olsun! Nasıl söyleniyorum, nasıl korkuyorum anlatamam. Cuma akşamı yedi gibi otele vardık. Otel otel değil, başka bir şey. Yer gök bembeyaz, bell-boy bile! Personelde güleryüz kıyamet. Dedim tamam! Bu işin sonu Tahtalıköy. Detokslanıp öptüm bye! Gelin görün ki, hiç de tahmin ettiğim gibi bu detoks kampı kabusum olmadı. Grubumuzda altı kadın, bir erkek vardı. Detoks öğretmenimiz Amerikalı 'Buda Size Yemeğe Gelse' kitabının yazarı Hale Sofia Schatz çok tatlı ve anlayışlıydı. Artııı bu detoks öyle sadece sebze-meyve suyu içilip, üç günde dört kilo verdirmeyi vaat edenlerden çok farklıydı. Nur olsunlar, bizim grubumuz için kral dairesini kapatmışlar. Yemekler orada yeniyor, sohbetler orada ediliyor, terasta çaylar içiliyor, boş zamanlarda tercihe göre SPA'dan yaralanılıyor, (sauna, masaj, havuz, jakuzi, fitness...) Antalya'nın muheteşem Atatürk Parkı'nda sabah yürüyüşleri yapılıyor. Peki detoks kampında n'oluyor? Bana sorarsanız bir hayat tarzı ediniliyor. İlk akşam yemeğinde Hale; yeşilliklerin, sebzelerin, zeytinyağlıların ve balıkların bulunduğu açık büfede, hepimize seçim yapmayı öğretti. Hani acıkırız da önümüze ne gelirse tıkınırız ya, bunun ne kadar yanlış olduğu anlattı. "Önemli olan ne istediğimiz değil, bedenimizin neye ihtiyacı olduğu, bedeni dinlemek" dedi!!!. Önce içimden "Hadi oradan guru insan, makarnamla pizzamla arama girenin alnını karışlarım" dedim. Sonra tüm sağlık sorunlarımın yeme alışkanlıklarımdan kaynaklandığı fark ettim. (eh kamp boyunca gaz sıkıntısı çekmeyince!)
YORGUNLUK BİTTİ! Allah sizi inandırsın; yemekten sonra uyumalarım, yorgunluklarım, mide kramplarım hepsi bitti. Haa, yemekler de çok güzeldi. Mönümüzde menemen, patates, balık, zeytinler, limonlu turşular hatta kısır bile vardı. Bu sizin bildiğiniz detokslardan mı bilmiyorum ama ben çok tuttum. İstanbul'a döndüm, yine de Hale'den öğrendiklerimi uyguluyorum. Eee hepsini de üç bin küsur vuruşta çiziktiremem ki canım. Ya kitabı alın ya da 17 Nisan'a kadar üç ya da yedi günlük kamplara katılın işte. Konuyu bağlarsak; yemek deyip geçmemeli, ihtiyacımız olanı istemeli! (vaaayyy)
|