Askerin 'beklentisi' var
Genelkurmay'ın Şemdinli iddianamesiyle ilgili dünkü açıklaması, Ankara'ya bomba gibi düştü. Çünkü asker, tartışmalı iddianamenin gazetelere yansıdığı günden beri oldukça sessiz kalmış, hukuki incelemenin sonucunu beklemişti. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün geçen haftaki "Biz masaya yumruk değil beynimizi koyarız. İlla pata küte mi yapmak lazım" sözü ise Ankara kulislerinde olayın asker açısından "kapandığı" ya da "tatlıya bağlandığı" izlenimini güçlendirdi. Ancak gerçek öyle değil. Dünkü açıklama, uzun zamandır askeri kanattan gelen en sert metin. Peki nasıl yorumlamak lazım? Dün sohbet ettiğim üst düzey askeri yetkililerden anlıyorum ki, Genelkurmay'ın açıklaması, askeri cenahta varolan bir "beklenti" nin ifadesi. Beklenti? Asker, bildiride de vurguladığı gibi, hükümet ve yargıdan Şemdinli iddianamesi, iddianameyi hazırlayan savcı ve iddianamenin arkasındaki "orkestrasyon" ile ilgili bir şey yapmasını istiyor. Zaten de kritik paragraf olan bildirinin 5'inci maddesi net bir dille "Bu haksız ve maksatlı suçlamalar karşısında öncelikle anayasal sorumluluğu olanların tavır almaları" ifadesini bilerek kullanıyor. Genelkurmay kaynaklarıyla yaptığım sohbetlerden anlıyorum ki, hükümetin şu zamana kadar takınmış olduğu "Boş ver bu saçma iddianameyi; TSK zaten bizim gözbebeğimiz" tavrı, asker açısından "yeterli" bulunmuyor. Eğer başbakan Tayyip Erdoğan'ın iki hafta önce grupta yaptığı ve "TSK'da teamüller geçerlidir" mesajı verdiği konuşma yeterli bulunsaydı, dünkü açıklama gelmezdi.
 Askerin daha farklı beklentisi var. "Ne?" derseniz adres yine bildiride. Genelkurmay, hükümet ve yargının "bu saldırıyı bütün yönleriyle ortaya çıkarmaları ve arkasındaki çarpık zihniyetin temsilcilerini makam, statü ve konumları ne olursa olsun kamuoyuna açıklamaları ve haklarında işlem yapmaları"nı istiyor. Kısacası asker, Şemdinli iddianamesini "bir deli bir kuyuya taş attı, büyük fırtına koptu, ama aslında ortada ciddi bir şey yok" gibisinden hafife alınacak bir durum olarak görmüyor. Dünkü sohbetlerimizde üst düzey komutanlar, "maksatlı", "ciddi" ve "organizasyon" sözcüklerini kullandı. Bunlar bilinçli seçimler. Şemdinli olayının bir savcının hukuki hatalarının çok daha ötesinde "bu derece hukuk bilgisinden yoksun ya da tecrübesiz olamayacağı" ) belli bir amaca yönelik, bir "deneme" olarak görüyor. Zaten de iddianamenin hazırlanışıyla ilgili ellerindeki bulgular ve Faruk Ünsal gibi AK Partili vekillerin "Bizim yapamadığımızı savcı yaptı" yönündeki ifadeleri, üst düzey komuta kademesinde ciddiye alınıyor. Peki hedef ne? Askeri kaynaklar, Yaşar Büyükanıt'ın isminin Şemdinli iddianamesine konmasının "Yaşar Paşa'nın Genelkurmay Başkanlığı'nın önünün kesilmesi ve TSK'nın yıpratılması" amacını taşıdığı düşüncesinde. (İlginçtir ki, iddianameyi bu ölçüde ciddiye almama eğiliminde olan Başbakan Tayyip Erdoğan, amacın Org. Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'nın önünün kesilmesi olduğu yolundaki yorumlara büyük tepki göstermişti. Asker ise amacın ne olduğu konusunda net. Genelkurmay, ortada bir "organizasyon" ve o organizasyonu gerçekleştirmek için yapılan bir "orkestrasyon" olduğu görüşünde.) Peki kim bunun arkasında? Askeri kaynaklara göre, Şemdinli iddianamesiyle adını geçirmek suretiyle Yaşar Büyükanıt'ın önünü kesmek isteyen iki kesim: "Belli bir etnik ve dini ideoloji." Zaten dünkü açıklamanın e-şıkkı da "belli bir görüşün temsilcilerinin kamuoyuna yansıyan görüşleri" vurgusunu boşuna yapmıyor. Askere göre Kürt milliyetçiliği, terörle mücadele tecrübesi ve "şahin" olacağı korkusuyla Büyükanıt'tan rahatsız. PKK yayın organlarının Kara Kuvvetleri Komutanı ve Şemdinli iddianamesiyle ilgili kopardığı fırtınayı örnek gösteriyorlar. İkinci kesim ise, "dini kökenli" bir muhalefet. Anladığımız kadarıyla buradaki şüphe, Fethullah Gülen cemaati benzeri bazı kesimlerin TBMM'deki Şemdinli Komisyonu'nda Diyarbakır Söz Gazetesi sahibi Mehmet Ali Altındağ'ın ifade vermesi ve savcının yönlendirilmesi yolunda aktif çaba gösterdiği iddiası. Bu anlamda Genelkurmay'ın elinde, kamuoyuna mal olandan daha doyurucu istihbarat olduğu anlaşılıyor. Büyükanıt'ın geçmişte cemaatlerin TSK içinde ve harp okullarındaki etkisini geriletme yönündeki çabaları nedeniyle hedef alındığı düşüncesi yaygın. Peki asker tam olarak ne bekliyor? Üst düzey komutanlar "Yargıya saygımız sonsuz" diyor. Ancak ortada Başbakan'ın söylediği gibi bir "tertip" söz konusu ise, yalnızca bunun "bozulması" yetmiyor. "Kamuoyuna yansıyan bilgiler var" diyor üst düzey bir komutan. Aynı zamanda sorumlularla ilgili "işlem yapması" beklentisi var askerde. Örneğin, Başbakan, bir parti başkanı olarak, AKP içinde ve TBMM Komisyonu'nda bu organizasyonun bir parçası olan milletvekilleriyle ilgili bir işlem başlatabilir. Ya da yargı, kendi içinde bir sorgu süreciyle savcının herhangi bir etki ya da baskı altında olup olmadığını soruşturabilir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan Adalet Bakanlığı'na kadar çeşitli aşamalarda gündeme gelebilecek hesap sorma yöntemleri var. "Daha geniş bir yelpazede bakmalı" diyor bir kaynak. İşte bomba açıklamanın yapıldığı gün, askeri kanattan izlenimler bu yönde...
|