|
|
Çiller de yüksek faize kızıp Merkez yönetimini dağıtmıştı
Merkez Bankası üst yönetiminde köklü değişiklik 1993'te de ortaya çıkmıştı. Rüşdü Saracoğlu, dönemin başbakanı Tansu Çiller ile anlaşamayınca Merkez Bankası Başkanlığı'ndan istifa etmek zorunda kaldı. Ercan Kumcu ve Hasan Ersel de başkan yardımcılıklarından ayrıldı. Yerlerine bir süre sonra atama yapıldı. Ancak ağustos başındaki bu olaydan 5.5 ay sonra Türkiye'nin kredi notunun düşürülmesiyle tetiklenen 1994 krizi yaşandı. Sonradan bu krizin temelinde Hazine'nin borçlanma sorununun yattığı görüşü ağırlık kazandı. Gerçekte Merkez Bankası yönetimi yeni, Hazine yönetimi de tamemen başbakanın güdümünde çalışıyordu ve üstüste borçlanma ihalesi, faizleri düşürmek için iptal edilmişti. Piyasada likidite bolluğu vardı. Dönemin başbakanı Çiller'in en çok Merkez Bankası'nın üst yönetiminin siyasetten ayrı hareket tarzına kızdığı gözleniyordu. Çiller, faizi düşürmede Merkez Bankası'nı destek vermemekle eleştiriyordu.
Geçmişle benzerlik Normalde enflasyonu tek haneli rakamlara indirmiş bir hükümetin Merkez Bankası'na atama yaparken, bu kurumun bağımsızlığına özen göstererek, herhangi bir kamu kuruluşuna atama yapar gibi davranmayacağı beklenir. Çünkü söz konusu olan enflasyondan ve Türk Lirası'ndan sorumlu, para ve kur politikalarını yürüten, gerektiğinde hükümeti açık veya örtülü uyaran bir kurum. Şimdi hükümet, geçmiş Merkez Bankası üst yönetimini, faizi yüksek tutmak ve bu yolla kuru aşırı değerlendirmekle eleştiriyor. Hükümetin başarısı kanıtlanmış geçmiş banka yönetimine soğuk yaklaşımında ve yeniden atamamasında faiz politikasının önemli payı olabilir. Bu açıdan 1993'le bir benzerlik var. Bu benzerliği kriz benzerliğinin izlememesi için, hükümetin Merkez Bankası atamalarının bundan sonrasını kurtarması ve 1993'teki hataları tekrarlamaması gerekiyor.
Önemli testler var Unutmayalım ki, önümüzdeki dönemde önemli testlerden geçeceğiz. Küresel piyasalar çalkantılı olabilir. Ekonomik gidişte belli bir bozulma var. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimler de önümüzdeki dönemde gündeme gelecek. Eğer hükümet ille de, yeni atanmış tecrubesi az ve bağımsızlığı yok edilmiş bir merkez bankası yönetimiyle bu testlere girecekse, bu kurumun kredibilitesini karşılayacak bir performans sıçramasını da göstermesi gerekiyor.
Sonuç "Tecrübe iyi bir ilaçtır, ama kimse hasta olmadan önce içmez" Alman Atasözü
|