Beşinci yılına giren yüksek oranlı milli gelir artışından karışık sinyaller geliyor. Dördüncü yılı beklentilerin ve tahminlerin üzerinde bir büyümeyle kurtaracak olmamıza karşın yeni yıla iyi başladığımız söylenemez. Önce geçen yılki büyümeye bakalım. 2005'in çeyrek büyümesi ve dolayısıyla yılın tamamına ilişkin milli gelir verileri 31 Mart'ta açıklanacak. Burada tahmin yapmayı kolaylaştıracak son veri, üç aylık sanayi üretiminin açıklanmasıydı. Yüzde 7.8'lik artışla geçen yılın en yüksek üretim büyümesi son çeyrekte gerçekleşti. Birinci çeyrekte yüzde 6.5, ikinci çeyrekte yüzde 3.1 ve üçüncü çeyrekte yüzde 4.5 artış kaydedilmişti. Yılın ortalaması ise yüzde 5.3 oldu.
Büyüme%6civarında Son çeyrekteki sanayi büyümesinin yüksek çıkması, milli gelir rakamlarını yanına doğru çekebilir. Üretim yüzde 7.8 büyüdüğüne ve ithalat da yüksek seyerttiğine göre, ticaret ve taşımanın bu düzeye yakın çıkması beklenir. Geriye sadece tarım kalır. Son çeyrek tarım büyümesi içinde zeytinin ağırlığı fazla. Onun da yok yılı olduğu dikkate alanırsa, son çeyrekte tarımdan büyümeye katkı gelmeyebilir. Hatta negatif bir etki bile söz konusu olabilir. Bu nedenle geçen yılın son çeyreğindeki büyümeyi yüzde 7.8'lik sanayi üretiminin biraz altında almakta yarar olabilir. Reuters'in 19 banka ve aracı kurumun katılımıyla yaptığı ankette son çeyrek gayri safi yurtiçi hasıla büyüme tahminleri yüzde 6.5, gayri safi milli gelir artışı yüzde 7 çıktı. Bu düzeylerdeki son çeyrek verileri, yılın dokuz ayında yüzde 5.5 olan büyümeyi yüzde 6 civarına yükseltebilir. Böylece 2002'de yüzde 7.9, 2003'te yüzde 5.9, 2004'te yüzde 9.9 büyümeyi dördüncü yılda yüzde 6'lık bir milli gelir artışı izleyebilir.
Üçveriningösterdiği Geçen yılki bu olumlu tabloya karşılık ilk veriler büyüme açısından yeni yıla iyi başladığımızı gösteriyor. Dört iyi yılın ardından beşinci yılda ortaya çıkan bu soru işaretleri büyümenin dar bir yoldan geçmekte olduğuna yorumlanabilir. Buna işaret eden iki veri var elimizde.
* Biri ocak ayındaki ihracat düşüşü. Yüzde 3.5 azalmayı hava koşullarına ve ithalata ne ölçüde bağlamak doğru, sorgulanabilir. 2001 krizi sonrasında ilk kez bu ölçüde bir ihracat kaybı meydana geliyor. Aynı hava koşulları ithalat için de geçerli. İthalat ise yüzde 11.1 artmış.
* Ama ithalat içinde bir kalem var ki dikkat çekici. O da ara malı ithalatındaki düşüş. Yakıthariçaramalıithalatıgeçenyılınaynıayınagöre300milyondolardüşmüşve3.9milyardolarainmiş.Azalmayüzde6.7. Ara malı ithalatının düşüşü, aynı zamanda ekonomik aktivitenin azalması anlamına gelebilir.
* Nitekim son verimiz aylık sanayi üretiminden. Ocak ayı için beklenen üretim artışı yüzde 4.4 idi. Halbuki gerçekleşme bunun tam tersi yönde oldu. Sanayi üretimi ocak ayında yüzde 4.5 azaldı. Sanayi imalatında artış görülen sadece iki sektör var, onlar da yüzde 4 ile gıda ve içecek, yüzde 9.3 ile motorlu kara tarışları. Tekstilde yüzde 17.9 olmak üzere diğer tüm sektörlerde daralma meydana gelmiş. Tatil etkisi geçen yıl da vardı. Üretim daralmasında bu yoğun kar yağışının bir ölçüde payı olabilir. Ama üretimdekidramatikdaralmayısadecekaryağışıaçıklarmı? Bir de tabii tahminlerdeki büyük sapmayı.
Yorgunluğuatmazamanı Kaldı ki bu yıl ekonominin dört lokomotif sektöründen türizmdeki çeşitli nedenlerle işler iyi gitmiyor. Sonüçaylıkrezervasyonlardayüzde50azalmavar. Avrupa'dan yapılan rezervasyonlar da mart sonunda bitiyor. Türkiye rezervasyonları bu yıl nisan sonuna kadar uzattı ama burada kayda değer iyileşme beklenmiyor. Yaniturizmsektörübuyılbüyümesinisürdüremeyebilir,hattadaralabilir. Tekstil ve konfeksiyonda daralma devam ediyor. Dolayısıyla büyümenin lokomotiflerinden ikisi devreden çıkarken geriye ikisi kalıyor. Ekonomidecanlılığınbaşınıinşaatileotomotivçekebildiğikadarçekecek. Büyümedengelensinyallerdeekonomipolitikalarındayenibirdopingihtiyacınıortayakoyuyor. Hükümet hem dış konjonktürde meydana gelecek dalgalanmaların etkisini azaltmak hem de içeride ortaya çıkabilecek olumsuzlukları törpülemek için, reform ve icraat yorgunluğunu üzerinden atmak zorunda.