Demişlerdi ki...
BİRİNCİ SİVİL ADAM: Nereden gelirse gelsin, kim tarafından yapılmış olursa olsun, kim yapmışsa bunun bedelini ödeyecektir. Bizden kimse yürütme olarak bir kayırmacılık, bir korumacılık beklemesin. Yargı, üzerine düşeni en ideal bir şekilde yapacaktır. Bu işin sonuna kadar takipçisiyiz. Devletimizle milletimizi karşı karşıya getirme gayreti içinde olanlar bunun bedelini muhakkak ödeyecektir, ödemelidir. Bunun bedelini ülke geneline yaymak fırsatını vermeyi asla istemiyoruz."
İKİNCİ SİVİL ADAM: Bu konu eskiden olduğu gibi kapalı ve karanlıkta kalmayacak. Kimsenin tereddüdü olmasın. Ne olursa olsun açığa çıkarılacak. Türkiye artık eski Türkiye değil. Bunu herkes bilsin.
ÜÇÜNCÜ SİVİL ADAM: Olayın ortaya çıkmasını en çok isteyen hükümet. Gerçekten ortaya çıkması için her türlü desteği vermeye hazırız. Siyasi kararlılığımız var.
DÖRDÜNCÜ SİVİL ADAM: Ülkemizin ilerlemesini istemeyenler provokasyonlarla bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar.
** BİRİNCİ ASKERİ ADAM: İdari yönden hemen soruşturma başlattık, adli soruşturmayı adli merciler yapıyor. Bunu beklemek lazım. Ben personelimi ne suçlarım, ne korurum.
Önemli "adamlar" ın isimleri önemli değil; çünkü makamları önemli ve kalıcı ama isimleri geçici. Elbet kendi isimleriyle damga vururlar ama "geçicilik"i kabul edelim. Varsaymayalım; kabullenelim. Çünkü, öyle. Çünkü, elbet aileleri, onları çok seven, koruyan, okutan, yol gösteren, maddetenmanen destek olan anneleri, babaları, akrabaları... Ama sonra, onları sivil ya da asker, "kamu" okullarında okutan devlet ile halk... Onları, milyonlarca imkansız genç arasından imkanlı kılan Cumhuriyet'in "kamusal" niteliği ve ayırdığı kaynaklar... Tabii ki kendi azimleri, çalışkanlıkları, başarıları da... Ama milyonlar içinden onları seçe seçe başbakan, başbakan yardımcısı, adalet bakanı, içişleri bakanı kılan, binlerce askeri öğrenci ile subay arasından genelkurmay başkanı yapan "demokratik hukuk devleti" ile "her türlü egemenliğin kaynağı millet"... hepsini "geçici görevli" tayin etti. Babadan almadılar makamları ve öyle devretmeyecekler. Hanedan veya zümre değiller. Orada "şu sıra" bulundukları için elbet bazı ayrıcalıkları var ama ebediyen imtiyazlı değiller. Hizmet edecekler, işlerini, sorumluluklarını yerine getirecekler; kurallara, kurumlara ama en çok da, içinden geldikleri, seçilerek, atanarak "geçici görev"le birtakım üst makamlarına ulaştıkları "halk"a saygı duyacaklar ve saygıyı hak edecekler; gereğini yapacaklar, sözlerinin arkasında duracaklar!
Savcı şöyle imiş böyle imiş; tanık filancaymış, falancaymış. Tamam. Terör örgütü istismar edermiş, güvenlik görevlilerinin mücadelesine darbe olurmuş. Tamam. Ama sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ilçesinde Silahlı Kuvvetler'in iki mensubu ile genellikle muhbir, tetikçi olarak çalıştırılan bir eski PKK'lı, çok sayıda şüpheli bombalama olayının olduğu bir dönemde, bombalamak ve adam öldürmek, "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak", bu amaçla "organize olmak" suçlamasıyla tutuklular. Yukarıdaki "önemli adamlar"... Türkiye Cumhuriyeti Hakkari Vilayeti Şemdinli İlçesi'nde o askerler ile eski PKK'lı yakalandığında yukarıdaki sözleri "resmen" söylediler ve söz verdiler. Geçici makamları, kaynağı millet olan güçlerini mutlak sayma yanılgısını, güç ilişkilerini değil; sözlerini, halka karşı sorumluluklarını dikkate almalılar. Sözlerini ve kendilerini tutmalılar! Kimse, o sözler kağıt üstünde kalsın diye veya kalınca "daha büyük" olamaz.
|