Çıkmaz yolun yolcusu
Yugoslavya'nın dağılmasını tek kişinin kötülüğüne bağlamak rahatlatıcı olsa da, yanlış. Ama bu ülkenin arkada 330 bin ölü, 2 milyon mülteci, paramparça olmuş hayatlar ve ülkeler, bıçak sırtında duran siyasi düzenler bırakarak parçalanmasında herhalde kimsenin payı Slobodan Miloşeviç denli yüksek değildi. Karısı Mira, Hırvatistan Devlet Başkanı Franko Tucman gibi suç ortaklarıyla birlikte yaşama şansı pekala var olan kozmopolit bir ülke yok edildi. Miloşeviç, büyük Sırbistan hedefi peşinde eşine zor rastlanacak bir sinisizmle milliyetçilik ateşini körükledi. Silik, renksiz bir komünist partili olarak 1987'de Kosova'da kararını verdiği milliyetçi siyaseti iktidar sahibi olmak için kullanma kararını Kosova meydan muharebesinin altıyüzüncü yıldönümündeki milyonluk mitingde eyleme geçirdi. Eski yoldaşlarını, kendisini sırtlamış, hamiliğini yapmış dostlarını ezdi, öldürdü. Açtığı savaşları kaybettiği gibi sonuçta Sırbistan'ı Karadağsız ve Kosovasız bırakacak yolu açtı. Büyük Sırbistan hülyası budanmış Sırbistan'la sonuçlandı.
Acı, milliyetçiler ve kopuş Tüm dünya tarihinin Sırplar'ın varlığıyla açıklanabileceği kibiriyle, tüm dünyanın Sırplar'ın düşmanı olduğu inancına dayalı ebedi mağdurluk psikolojisinin bileşiminden soykırımcı irin fışkırdı. Ama burada altı çizilmesi gereken nokta, Yugoslavya dağılmasının asla kendiliğinden gerçekleşmediğiydi. Milliyetçiler zora ve şiddete başvurarak sıradan insanları da kıyım orjisine dahil etti. Milliyetçiliğin iktidarı muhafazaya yarayacak bir siyaset tercihi olarak görülmesi, Balkan halklarını acılarla dolu parçalanmaya götürdü. Toplumlar arasındaki güven savaşın felaketi içinde kırılırken, sonuçta bir arada yaşamanın zemini de kalmadı. Yugoslavya parçalanmasında en ağır bedeli Boşnaklar ödedi. Bunun önemli bir sebebi Boşnaklar'ın çılgın milliyetçilik hummasına kapılmayan, ülkenin en kentli ve kozmopolit grubunu oluşturmalarıydı. Tıpkı Boşnaklar'ın geneli gibi Yugoslavya'da bir arada yaşanılabileceğine inanan, bunun için mücadele etmiş Sırplar ve Hırvatlar da vardı. Bunların bir kısmı Saraybosna'daki asil direnişte sonuna kadar kentlerinde kaldı. Bazıları Saraybosna kuşatıldığında milliyetçi cinnet içindeki Belgrad'da parlamentonun etrafına bir bucuk kilometrelik siyah kordela sardı.
11 Eylül, Bosna'dan geçti Savaşa gönderilen Sırp askerlerinden dörtte bire varan bir oran, çeşitli dönemlerde askerden kaçtı. Hayli komik sayılacak bir olayda "Sırp milletinin şanını, şerefini korumaya" hazır olmayanların silah ve üniformalarını bırakmalarını söyleyen bir general sonunda birliğin biri dışında tüm askerlerinin çırılçıplak uzaklaşmalarını seyretmek zorunda kalmıştı. Avrupa'nın Miloşeviç'e karşı uyguladığı yatıştırma politikası bir yüzkarasıydı. Daha sonra Kosovalı Arnavutlar'ın toplu tehcir ve katliamlardan kurtulmasını sağlayacak NATO harekatına destek veren Britanya, Bosna'nın kefaretini ilelebet taşıyacaktır. Dahası her ne kadar Bosna'daki kıyımda Müslüman Boşnaklar'a yardım için ülkeye gelen Cihadcılar hayatı seven, kendini Avrupalı gören Boşnak Müslümanlığı tarafından püskürtüldülerse de Cihad'ın ideolojik zeminine Bosna'nın katkısı büyük oldu. Yani 11 Eylül'e giden yollar Saraybosna'dan da geçti. Miloşeviç'in ölümüyle karanlık bir sayfa kapandı. Arkasından bazı Sırplar dışında fazla üzülecek de çıkmayacaktır. Bundan sonrası için asıl mesele ise her ülkenin irili ufaklı Miloşeviçlerinin, bu sıradan katilin eline geçen fırsatlara asla sahip olmamalarını sağlamaktır.
|