Özgür özgürlük
6ile 18 yaş arasında yatılılıkla, hem "özgürlüğün kısıtlandığı", hem epey özgürlük tattığım, asıl önemlisi "özgürlüğün manası" üstüne ilk soru ve cevapları, ilk isyanları buluşturduğum okulumdaydım. Galatasaray Lisesi'nden gençlerle "Bağımsız gazetecilikte gazeteci ne kadar bağımsız?" diye konuşacaktık. Aykırı kaçmadı ama, daha ziyade "özgürlük"ü konuştuk. Kızım da aralarındaydı; "yazar" sıfatıyla söylediklerim "baba" olarak da zor sınava giriyordu yani. Kendi çocuğunuz "hadi ordan" diyebilirdi pekala! Özellikle en küçük sınıfları kast ederek... "Şu teneffüste bu salona özgür iradesi dışında zorla getirilmiş kimse varsa, hemen çıkabilir" dedim. Vardı herhalde, ama çıkmadı. Belki nezaketten, çekindiğinden, belki çağrım o andan itibaren nispeten özgür ve gönüllü kılabildiği, iradesine fırsat tanıdığı için.
Sonra şunların etrafında dolaştık: Basın ve ifade özgürlükleri de, öncelikle otoriteler, egemenler, kanunlar, baskılar, cezalar, işkenceler, hapisler... devletle güçleri karşısında tanımlandı. O yüzden, kökü zaten "özgür" olan "liberal" zihniyetin, "liberalizm"in unsurlarıdır. Ama yasalar yasaklamadığında, devlet hırpalamadığında, sözün, yazının, düşüncenin, ifadenin "özgürlüğü" sağlandığında da yeni bir "özgürlük" meselesi ortaya çıkar. "Liberal" ortam, kağıt üstünde "her şeyin" konuşulmasına yol açtığında, "özgürlüğün engelleri" kalktığında herkes hakikaten vicdanen, zihnen, fiilen özgürleşir mi? Yahut elindeki "özgürlük"le ne yapar? Ne yapabilir? Ne yapmak isteyecektir? Neleri yapmayacak, yapamayacaktır? Özgürlüğünü neler için, neden, kimlerden yana kimlere karşı kullanacaktır? Özgürlüğüyle tüm özgürlüklere mi titizlenecek yoksa tahakkümleri, güç ilişkilerini, başkalarının özgürlüklerinden korkanları, o baskıcı, dayatmacı ortamları mı takviye ve tahkim edecektir?
Elbet kimi özgürlüğün kullanılması, yasak olmamasını değil, imkanları da şart koşar. "Seyahat özgürlüğü" var diye, 70 milyon insan oradan oraya "turist" yazılamaz mesela. Nakti, vakti, imkanı, sonra da inancı, tarzı, arzusu kadar özgürleşebilir. Kadınlar "eşit ve özgür" diye, eşit ve özgürler mi? Hiyerarşik iş, bürokrasi, ordu ortamlarında Anayasa'nın bol bol yazdığı özgürlüklerin hükmü var mı?
Sadede gelirsem, gençlerin önüne şunu bırakıp kaçtım: "Yasaklar olmadığında, özgürlük genişlediğinde asıl özgürlük problemi çıkar ortaya. Bu özgürlükle ne yapabilecek kadar özgür olacaksın? Aklına ne gelecek? Özgürlüğünü nasıl kullanacaksın?" Misal; medyada "demokratikleşme, basın, düşünce ve ifade özgürlükleri" diye çıldırıp duruyoruz. Sonra, Genelkurmay Başkanı'nı gören "gazeteci" ısrarla soruyor, inatla söylüyor, kışkırtıyor: "Şemdinli iddianamesi için sert açıklama bekleniyordu, ama yapmadınız." "Yaptık ya" diyor Genelkurmay Başkanı. Ama "özgürlükçü basın" kabul etmiyor: "O bilgi veriyordu. Daha sert, sanki muhtıra gibi bir açıklama bekliyordu kamuoyu." Genelkurmay Başkanı da yumruğunu sallayıp "İlla masaya patküt yumruk mu vurmamız gerekiyor? Masaya yumrukla değil beyinle, bilgiyle vururuz" diyor. Durum bu. Durumumuz. Az durunuz. Has durunuz. Mesele "kanunen özgür" olmak değil; o sadece yolun başı. Esas yolculuk "vicdan özgürlüğü" ile yapılıyor. "Basın özgür" diye her haber, haber olabiliyor mu, her özgür gazeteci özgürce düşünebiliyor mu, özgürce soru sorabilirken yüreği ve aklı gerçekten özgür mü? Özgür aklına, fikrine ne gelebiliyor, ne hiç gelemiyor; mesele o.
|