|
|
"Sizden muhtıra bekliyorduk!"
"Devletin zirvesi" Ankara'da bir araya geliyor. Cumhurbaşkanı Sezer, Genelkurmay Başkanı Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt. Zirve, gazetecilerle sohbet ediyor. Konu, "zirvedekiler"den birinin Van Savcısı'nın iddianamesinde adının geçmesi. AB'ye girme yolunda ilerlediği söylenen Türkiye'nin en ağırlıklı gazetecileri sorular yöneltiyor. Soruların hedefi Genelkurmay Başkanı Özkök. Ve size ibretlik bir Ankara gazetecisi sorusu: "Sizden sert muhtıra bekleniyordu. Ama hiç açıklama yapmadınız." Demokratik siyasetin kesintiye uğramamasından dolayı duyulan bir hayal kırıklığının izleri çok açık ortada. Komutan'a sitem var. Çok şükür, komutan kimi medya mensuplarından daha demokrat. "İlla pat küt yapmak mı lazım. Türkiye birinci sınıf bir devlettir. Birinci sınıf oynamalıdır" yanıtı veriyor. Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme yolunda verdiği bütün uğraşa rağmen gelebildiği nokta bu. Kendini "devletin zirvesiyle", özellikle askeri kanadıyla özdeş gören bir medya yapısı. Seçilmiş hükümete zaman zaman "bir muhtıra" yoluyla ağzının payının verilmesini isteyen bir gazetecilik anlayışı. 27 Mayıs Darbesi'ni, 12 Mart sürecini, 12 Eylül darbesini, 28 Şubat sürecini yaşamış ve bedelini ödemiş bir ülkede, medya mensupları askerden hâlâ muhtıra bekliyorsa, söyleyecek fazla söz kalmıyor. Medyanın militer anlayıştan sıyrılamadığı, sorunlara askeri çözümler aradığı bir ülkede demokratik çözüm yollarının geliştirilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması kolay olmaz. Türkiye'de bugün temel sorunların hasır altı edilmesi, açıkça tartışılmamasında, bu anlayışın rolü büyük. "Verirsin bir muhtıra, herkes susar" anlayışını medya mensuplarının savunduğu bir ortamda şeffaflık ve hesap verilebilirlikten söz etmek kolay olmasa gerek. "Şemdinli'de gerçekte ne oldu?" sorusunun yanıtını arayan yok. "İyi çocuk Ali'nin" bölgedeki geçmiş faaliyetlerine bakan da yok. Bu konuda soru da yok ama "Niye muhtıra verilmedi" sorusu var. Böyle bir tablo karşısında AB'ye uyum için 10 yılın yetmeyeceği çok ortada aslında. Böyle bir tablo karşısında da muhtıra verene kızmak, 28 Şubatçıları eleştirmek ne kadar doğru bilemiyorum.
|