Dışarıdaki işler bozulurken içerideki işler de karışık
Piyasalar ve ekonomi son yıllarda dört temel üzerinde yükseldi: Siyasi istikrar, IMF programına dayalı ekonomik istikrar, AB faktörü ve küresel piyasalardaki likidite bolluğu ile gelişmekte olan ülkere yönelik risk alma iştahının artması. Son günlerdeki eğilimler küresel likidite ayağının zayıflayacağı yönünde işaretler verdi. ABD'nin faiz artırımını AB izledi. Son alarak Japonya da aşırı bol likidite dönemini bitirme kararı aldı. Ancak şimdilik faiz artırmadı. Bu nedenle dün piyasalar kısmen nefes aldı. Japonya'nın aşırı likidite dönemine son verme kararı önemli. Çünkü sıfır faiz uygulayan bu ülkenin parası üzerinden borçlanan ve pozisyon açanlar aynı zamanda küresel likidite bolluğununun yaratılmasına önemli katkıta bulunuyordu. Şimdi, Japon Yeni'ndeki açık pozisyonların kapatılması tersi bir etkiyi beraberinde getirecek.
Temel ayakta aksama Aslında dış kaynak akışının diğer üç faktörden baskın olduğunu, daha önceki türbülanslarda ve tartışmalarda gördük. Şimdi bozulmanın meydana geldiği ayak da bu. Zaten geçmişteki büyük türbülanslar da hep bu ayaktan çıktı. IMF veya AB yolundaki zigzaglar piyasalarda ciddi türbülanslar yaratmadı. Temel taşıyıcıdaki bu topallamanın son günlerde Türkiye piyasaları üzerindeki etkisini görüyoruz. Görmeye de devam edeceğiz. Diğer üç ayakta değişme olmazsa, sadece dış faktördeki bozulmanın etkisiyle piyasalar geçmiş üç yılda yakaladığı güçlü trendi korumakta zorlanabilir. Bu durumda mevcut düzeyleri korumak için, bir ölçüde Türkiye'nin denetiminde olan üç ayakta iyileştirmeler yapmak veya trendi yeni bir ayakla desteklemek gerekebilir.
AB ayağı zayıf İçine girilen türbülansın ne kadar süreceğini ve bunun sonucunda yeniden ana rotaya dönülüp dönülmeyeceğini yabancı kaynak girişi yanında üç ayaktaki iyileşme veya kötüleşme belirleyecek. Bir kere likiditenin eskisi gibi bol olmayacağını bir veri olarak almamız gerekiyor. Çünkü merkez bankaları aşırı likiditeyi çekme kararı aldı. Bu faktör zaten Türkiye'nin kontrolü dışında. Bir ölçüde Türkiye'nin kontrolündeki üç ayaktan AB faktöründen destek gelmesi zor. Çünkü iyi haber akışı yok. Müzakerelerin fiilen başlaması fiyatların içinde. Buradan olsa olsa olumsuz haberler gelebilir. Müzarekelerin bir ülke tarafından veto edilmesi gibi. Yani AB ayağından eski desteği beklemek doğru olmayabilir. Artık bu ayak iyice zayıfladı.
Siyasi istikrarda durum Siyasi istikrar ayağında da, geçmiş 3.5 yılın olumlu tablosunu bir daha zor yaşarız. Çünkü genel seçimler zamanında da olsa erken de olsa, artık iç siyaset hareketlendi. Seçim atmosferine girildi veya buna çok yaklaşıldı. Kaldı ki, cumhurbaşkanlığı seçimi iç siyasi istikrar açısından başlı başına bir stres kaynağı olmaya aday gibi görünüyor.
Ekonomi tarafı da zayıf Genel seçimler yaklaştıkça artan popülist uygulamalar ekonomik istikrarı zedeliyor. Bunların başında da sosyal güvenlik reformunun geciktirilmesi geliyor. Bu gecikme aynı zamanda IMF ile ilişkileri zayıflatıyor. Ortaya çıkan son durumda ise hem emeklilik yaşında hem de pirim gününde geri adım atılması. Bu son haliyle çok sulandırılmış bir sosyal güvenlik reformu çıkarılmış olacak. Doping etkisi ortadan kalkacak. Ekonomide sorun sadece IMF ile ilişkilerin zayıflaması değil, cari açık da giderek büyüyor. Nereden bakılırsa bakılsın ocak ayı cari açığının yüzde 70 artması, sanayi üretiminin aynı ayda yüzde 4.5 azalması kötü haberler. Türkiye'nin küresel likiditenin daralmasından etkilenecek ülkelerin başında gelmesi ayrı bir kırılganlık kaynağı. Enflasyondaki düşüşün durması 22 aya vardı. Yüzde 8 civarındaki seyir bir kaç ay daha devam edecek. Kaldı ki son kur artışları maliyet enflasyonuna yol açabilir.
Çare ne? Kısaca geçmiş üç yıla göre, ekonomik performansta zayıflama ve buna karşılık hükümette belli bir reform yorgunluğu var. Eğer dışarıdaki bozulma içerideki bozulmayla birleşirse etki gücü daha artabilir. Burada hükümetin icraatlarının belirleyiciliği bir kez daha ortaya çıkıyor. Hükümet bir an önce toparlanıp performans sıçraması yapmazsa, Türkiye piyasalarının kırılma ve ana trend değişikliği yaşamaması için, dışarısının bozulmamasına dua etmekten başka çare kalmıyor.
Sonuç "Her gün şölen gibi geçmez" Çin Atasözü
|