Sağlığınızı siz kendiniz yaratın
Duygularımız bizi hasta yapabiliyor veya iyileştirebiliyor. Pek çok insan sağlıklı yaşamın çözümünün sadece spor olduğunu zannediyor. Oysa en önemlisi iç dengemiz
Geçen hafta inançlarımız, duygularımız, tavırlarımız ve davranışlarımız bizi hasta yapabiliyor veya iyileştirebiliyor diye yazmıştım. Pek çok insan sağlıklı yaşamın çözümünü sadece diyet ve spor yapmak olarak görüyor ve en gerekli elementi atlıyor. İç dengeniz. Çünkü içte dengenizi stabilize edemediğiniz sürece diyet ve spora karşı motivasyonunuzu uzun sure koruyamazsınız ve duygularınıza yenik düştüğünüz anda devam etme hevesiniz de kaçar. Geçen hafta duygusal stresimizin nedenlerini sıralamaya başlamıştım. Özetleyerek devam ediyorum. İlki, bir insanın hayatındaki çözümlenmemiş veya içten içe tüketen (yoğun) ruhsal, psikolojik bir stresti. Çocukluğunuzdan bu yana süregelen bir reddedilme veya yetersizlik hissi olabilir veya daha yakın geçmişte yaşanmış bir olay olabilir. Mesela başarısızlık, aldatılmak veya eşinin ölümü gibi. Stresin türü ne olursa olsun, çözümlenmemiş olması ciddi bir hastalığa yakalanmada geniş rol oynayabiliyor. Ikincisi, negatif düşünce alışkanlığının kişinin hayatını kontrol etmesiyle ilgili. Negatiflik bizi ne kadar kontrol ediyorsa o kadar çok zayıf düşme riskimiz var. İnançlarımız da hayata karşı duygusal tavrımızı belirler. Bu yüzden pozitif düşünce ve davranış, sağlıklı olmak için kaçınılmaz. Üçüncüsü, hayatta sevgi alışverişine giremeyenler. Sevmek ve sevilmek bize enerji veriyor, sindirimi duzenliyor, rahat uyku uyutuyor. Sonuç mu? Kuvvetli bir bağışıklık sistemi. Dördüncüsü, ciddi sorunlarla, sıradan problemleri birbirinden ayıramayışımız ve tümüne benzer şekilde reaksiyon gösterip kendimizi yıpratmamız. Pek çoğumuz dünyayı yerinden oynatmayan, günlük problemler için çileden çıkıyoruz. Ülser, yüksek tansiyon ve migren gibi hastalıklardan kaçınmak için daha önemsiz sorunlara gösterdiğimiz ağır tepkileri bırakmayı öğrenebilmemiz gerekiyor. Beşincisi, sağlığı etkileyen faktör, ne kadar kontrolü elimizde tutmaya calıştığımızla ilgili. Bir şey üstünde egemen olmak mutlaka bildiğimiz anlamda hep "benim dediğim olsun" demek değil. Yani hayatın akışına ve değişimlere daha esnek olabilmeyi, başkalarının ihtiyaçlarına cevap verebilmeyi öğrendiğimiz zaman hayatımıza egemen olabiliyoruz. Bu tip bir kapasite ve kontrol, "etrafımdaki her şeyi ve herkesi benim istediğim gibi yönlendirmek istiyorum"dan çok daha sağlıklı. Bir insan yakın çevresinde olup bitenlerle ilgili tüm kontrolü elinde tutmaya çalışır ama bu süreçte bunu sağlamak için harcadığı olağanüstü enerji, endişe ve yaşadığı stres insana kalp krizi geçirtebilir.
GENETİK SAĞLIĞIN KALİTESİ Altıncısı, bir kişinin fiziksel ihtiyacına nasıl yaklaştığı ile ilgili. Bedenin sağlığı için alınan besinler, egzersiz yapıp yapmadığı, alkol ve sigaranın etkisi ve insanın genetik yapısı sağlığın kalitesinin temelini oluşturuyor. Yedincisi, hayatta bir anlam saptayamamak. Bir kişinin düşünce ve duyguları, içinde bulunduğu boşluk hissinden kaynaklanan bir ıstırap ile doluysa insan vücudu bundan ağır bir şekilde etkilenir. Çünkü umutsuzluk, depresyon, ve değersizlik hisleri ile hayata karşı hevesini kaybetmiş bir insan hastalığa davetiye çıkartır. Sekizincisi, inkar etmeye meyilli insanlar. Bir insanın hayatın getirdikleri ile yüzleşememesi muazzam iç stres yaratır. Hepimizin hayatında yüzleşmekten hoşlanmayacağımız, zorlanacağımız durumlar var. Bu durumu kabul edebildiğimiz zaman inkar edemeyiz. Kaçmakla problemler mucizevi bir şekilde yok olmuyor, problemi üzerini kapayarak içimizde canlı tutmak insan vücudu için çok yıpratıcıdır.
Elvan Demirkan
|