| |
Bu yaz çok sıcak geçecek
Deveye sormuşlar "neren eğri" diye... Deve "nerem doğru ki" yanıtını vermiş... "Şemdinli davası" da ona döndü... Eğri, doğru, siyaset, yargı birbirine karıştı. Deniliyor ki: - İlk soruşturma gizlidir. Ama soruşturma evrakları ortalıkta uçuşuyor. Deniliyor ki: - Kimse yargıyı etkilemeye kalkmasın. Ama etkilemek için herkes birbiriyle yarışıyor. Deniliyor ki: - Yargı sürecinde kimse görüş beyan etmesin. Ama görüş beyan etmeyen kim kaldı?
"Anayasa'ya" göre, Şemdinli olayı ile ilgili "yasal süreç işlerken" bir başka kişi ya da kuruluşun "sürece karışmaması" gerek. Öyleyse TBMM bünyesinde "Şemdinli Komisyonu" kurmak neyin nesi? Şemdinli Komisyonu "Anayasa ile çelişmiyor mu?"
Bir başka soru: Amaç üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı mı dövmek? Amaç "Şemdinli olayını mı aydınlatmak?" Yoksa "Şemdinli üzerinden Org. Büyükanıt'ın karizmasını mı çizmek?"
Temel prensip: "Yargı bağımsız." "Bu olayda" ise söylenen şu: - Ne kadar bağımsız? Bunu "söyleyenler" kim? Kim söylemiyor ki? Meclis'teki pek çok vekil başta olmak üzere.
Dün dinledik "Başbakan çok sertti." Sonra Deniz Baykal'ı dinledik. "Zehir, zemberekti." Zaten "bu işler" hep böyle başlar. Önce "üst kattakiler" atışır. Atışma dalga dalga "alt katlara" yayılır. Bir de bakıvermişsiniz... "Olay" sokağa taşar.
"2 çarpı 2 eşittir 4" bu defa da böyle olacak. Nereden mi belli? "Biz bu filmi daha önce çok izledik."
Dilerseniz "hikayeyi" bir de en baştan alalım... Şemdinli'de Umut Kitabevi bombalandı. 2 kişi öldü, 15 kişi yaralandı. Bir Renault otomobil "suçüstü" yakalandı. Otomobil "bir astsubaya ait" çıktı. Astsubay "tesadüfen oradaydım" dedi. "İşin gerisinde siyasi baskı var" diye ekledi. Büyükanıt Paşa "astsubayı tanıdığını" söyledi. Başbakan "kimse bizden kayırmacılık ve korumacılık beklemesin" demecini verdi. Genelkurmay Başkanı "personelimi ne korurum, ne suçlarım, yargı adli soruşturma yapıyor, biz de idari soruşturma yapıyoruz" dedi. Meclis "Şemdinli Komisyonu" kurdu. Meclis İnsan Hakları Komisyonu "bölgeye" gitti. Alt Komisyonu, raporuna "Org. Büyükanıt'ın ismini yazıp yazmamayı" tartıştı. Kimi dedi ki "yazalım" kimi dedi ki "bir komutan demekle yetinelim." Sonra savcı "Şemdinli iddianamesini" kaleme aldı. Asker bunu "kurumsal bir tavır" diye algıladı. Ve "çanak, çömlek patladı."
Demokrasi "kurallar ve kurumlar" rejimi. Ama kurallar ayak altında, kurumlar saç saça, baş başa. Sahi "devlette uyumu gözetmekle yükümlü bir makam" daha olacaktı...
|