Yaşar Paşa sendromu
Şemdinli iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın adının geçmesi, herkesten çok Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı sevindirmiş olmalı. Çünkü artık başka konunun önemi yok. Önümüzdeki dönemin siyasi gündemi ve muhtemelen Türkiye'nin yakın geleceğini, AK Parti hükümetinin Büyükanıt Paşa'ya yönelik iddialar karşısında izleyeceği yol belirleyecek Mesele yalnızca "tarihe geçme" şansı yakaladığını düşünen bir savcının, "bir iddianameyle Türkiye'nin bütün aksaklıklarını düzelteceği" fikriyle Yaşar Paşa'yı Şemdinli olayına bağlama hevesi değil. Mesele, uzun süredir içten içe Yaşar Büyükanıt'a yönelik sürdürülen siyasi kampanyanın bir anda su yüzüne çıkması ve Türkiye'nin gündemine oturması. Gerçek şu ki bir süredir bazı çevreler Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Ağustos 2006'da Genelkurmay Başkanı olmasını istemiyor. "Bazı çevreler" derken AK Parti ya da hükümetten söz etmiyorum. AK Parti içinde ve dışında bir kesim, adeta fobi halinde Büyükanıt'ın TSK'nın başına geçmesiyle siyasetin "sertleşeceği" düşüncesinde. Yaşar Paşa'nın açık sözlülüğünden, kamuoyuna yansıyan demeçlerinden ve TSK içinde şu ana kadar koyduğu ilkelerden ürküyorlar. Bu yüzden de hükümete Büyükanıt yerine mevcut Genelkurmay Başkanı'nın süresinin uzatılması ya da TSK teamüllerini başka bir kuvvet komutanının göreve gelmesini salık veriyorlar. Bu yüzden internette Yaşar Paşa'yla ilgili akla hayale sığmayacak yayınlar yapılıyor, gayriresmi bilgi notları hazırlıyor, hükümete Büyükanıt'ın ailesi ve akrabalarıyla ilgili uygunsuz notlar geçiliyor. Ancak bu kampanya, şu ana kadar ters tepmiş gibi gözüküyor. Anladığımız kadarıyla Başbakan ve kabinenin kritik bakanları, bu tarz bir çabayı "ayıplamaya" başlamış. Hükümet 30 Ağustos'ta TSK'da teamülleri aşan bir manevraya sıcak bakmıyor. Bunun gereksiz bir gerilim yaratacağı fikri hakim. Üstelik uzun yıllar sahada çalışmış, harp akademilerinde binlerce öğrenci yetiştirmiş Yaşar Paşa'nın TSK kademelerinde karizmatik bir yeri olduğu, bir çok genç subay için ilham kaynağı olduğu da biliniyor. Kuzey Irak tecrübesi, NATO görevleri ve son bir buçuk yıldır Kara Kuvvetleri Komutanlığı nedeniyle uluslararası bir konuma sahip. Son ABD gezisinden anlıyoruz ki Türk-Amerikan askeri diyaloğunu daha sağlam ve iki taraf için de sağlıklı temellere oturtmak isteyen Washington, yeni adresin Yaşar Büyükanıt olduğunun farkında. Tüm bunların farkında olan Başbakan Erdoğan, TSK'da teamülleri değiştirerek Türkiye'yi gereksiz bir gerilime sürüklemek niyetinde değil. Peki Şemdinli iddianamesi? İddianame, Şemdinli olaylarıyla alakası olmamasına karşın TBMM Şemdinli Komisyonu'na "tanık" olarak çağrılan Diyarbakır Söz Gazetesi'nin sahibi Mehmet Ali Altındağ'ın iddialarını örnek göstererek Büyükanıt'ı "çete kurmakla" suçluyor. Söz gazetesi sahibi bu iddiayı, işi gücü Büyükanıt'a hakaret olan bir internet sitesine dayandırıyor. Devletin bir savcısı, bu iddiayı alıp, üzerine Büyükanıt'ın bir resepsiyonda ettiği lafı koyarak "çete", "örgüt", "evrakta sahtecilik" ve "yargıyı etkilemek" diyor. Hükümet'ten edindiğim izlenim, bu kampanyanın geri tepeceği yönünde. Nitekim Başbakan Meclis'teki komisyonda sürekli Büyükanıt'ın adının geçmesinden de rahatsız olmuştu. Yaşar Paşa'nın genelkurmay başkanı olması görüşü giderek içselleşiyor kabinede. Siyaseten birine karşı olabilirsiniz; ancak kimse Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kurumlarını zedelemenin faturasını ödemeye niyetli değil.
|