Babasız kadınlar...
Ben yazmayı düşünüyordum ama, benim onları yazmamı bu kadar isteyeceklerini düşünmüyordum... Babasız kadınların bu kadar çok mail göndereceğini beklemiyordum... Babalarının prensesi kadınları yazarken, babasız kadınları kendilerini yazı öksüzü hissedeceklerini tahmin etmiyordum. Babasız kadınların babasız hayatlarını anlatmamı bu kadar isteyeceklerini sanmıyordum...
Sanmıyordum; çünkü babasız kadınların kendilerini ne kadar öksüz hissetiklerini biliyordum... Bu öksüzlüğün dipsiz kuyularını yazılarda anlatmamı isteyeceklerini sanmıyordum... Babasız kadınlar müthiş kadınlardı... Babasız kadınlar, çok zor ama çok sevgi dolu kadınlardı... Babasız kadınlar, onları terkeden babalarının, onlarda bıraktığı eksikliği bilen ve erkeğine ona göre davranan kadınlardı... Babasız kadınlar, onları sevmemiş görünen babaların, onlara yarattığı dilemmaları hayatta her şeyiyle yaşayan ve yaşatan kadınlardı... Onun için babasız kadınlar, bir erkeği sevdi mi çok sever, acıtırkense çok acıtırdı... Severken, sevilemeyen baba kadar okyanus bir sevgi, acıtırken acıtılamayan baba kadar cehennem bir acı yaşardınız... Okyanusun üstündeki güneşin pırıltılarıyla, yedi kat derinliklerdeki cehennem ateşi arasında kum saati olurdunuz... Babasız kadınlar kendilerinde olmayan büyük mutlulukları, yaşamadıkları büyük sevgileri kimselerle kıyas kabul etmez biçimde erkeklerine sunarlardı... Karşılığında sınırsız sevgiler, geçmiş eksikleri dolduracak ilgiler, beklerlerdi... Onu bulamadılar mı acıtırlardı... Zamanında acıtamadıkları babalarını da acıtmışcasına acıtırlardı... Katmerleşen acı, nefes aldırmazdı... İlgisi yeterli bulunmayan erkek, ilgisiz babayla toplanır, öfkesini alamayan küçük kız çocuğu, öfkesini bu kez katmerli alacak bir babasız kadına dönüşürdü... Onun için babasız kadınlarla dans, okyanusta bir yelkenli gibiydi... Okyanusun sonsuzluğunda müthiş zevkliydi... Denizi ve sevgiyi bir göl gibi değil, sonsuz bir özgürlükte hissettirirdi... Babasız kadınlarla dans, aynı zamanda çok riskliydi... Azgınlaşan okyanus dalgalarının nerede ne zaman erkeği alabora edeceğini kestirmek güçtü... Dalgaların ne zaman şiddetleneceğini bilmek her zaman mümkün değildi... Okyanusun altındaki derinliklerin hepsine hakim olmak güçtü... Baba sevgisizliğinin, baba terkedilmişliğinin, etraftaki babalara karşı babasızlığın ne olduğunu anlatabilmek felsefeyle mümkün değildi Her halükarda babasız kadınlar müthiş sevgilerin ve müthiş acıların kadınıydılar...
Bir 24 Aralık gecesi, o zaman aşık olduğum kadına, önce onun olan çocuğunun "Bana baba demesinde artık bir sakınca olmadığını" söyledim... Onu söylerken, aşkım bitse de aşkımdan gitsem de çocuğumdan gitmeyeceğimi biliyordum... Aşkım bittiğinde eski sevgililer olurduk. Oysa çocuğumdan gittiğimde, kızım babasız kadınlardan olurdu... Üstelik giden babasının ardından, ilerde büyük aşklar ve sevgiler verse de, hayattan ve erkeklerden büyük intikamlar alırdı... O intikamlar önce onun hayatını mahvederdi... Acı verirken canı acımasa da, acı vermeden önce canı çok acımış olurdu... Benim kızım babasız kadınlardan olmadı... Ama bu babasız kadınlardan beni hiçbir zaman uzak tutmadı... Çünkü babasız kadınlar müthiş kadınlardı. Can acıtsalar da, okyanus dalgaları gibi tehlikeli olsalar da, sevginin sonsuzluğunda okyanus güzelliğindeydiler... Erkeklere karşı güvensizdiler... Ama erkeklere karşı güven duymak isteyecek kadar sevgi doluydular... Hiçbir zaman tam güven duymayacaklardı... Ama her zaman hayatlarını teslim edecek kadar seveceklerdi...
|