kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
David Selim Sayers @ SABAH
 

İstiklal'in taşı toprağı altın!

İstiklal, bize ne kadar sık gelirsek o kadar çok şey öğretecek, hiç gelmezsek de bizi hiç özlemeyecek bir bilgedir. "Çamur deryası. Pislik yuvası. Asla gitmem." Aralık ocak ayları boyunca Türkiye'nin bir numaralı caddesine yönelik bu gibi hunharca saldırılara tanık oldum. Yok karda kışta yapılan yol çalışması caddeyi mahvetmişmiş. Yok yeni döşenen taşlar caddeyi hamama benzetmişmiş. Kendi kendime sormadan edemedim, "Acaba İstiklal Caddesi bu kadar rencide edildiği, bu kadar hakarete uğradığı bir dönemden daha geçmiş midir? Adıyla, yaşadığı tüm değişimlerle, kısacası varlığının her milimetrekaresiyle sonuna kadar temsil ettiği ülkede bu kadar ayaklar altına alınmış mıdır?"

TÜRKİYE'NİN HALİ GİBİ
Çocukluğumu İstiklal Caddesi'nin bitişiğinde geçirmiş olma ayrıcalığına sahibim. İstiklal'in trafikli-trafiksiz, tramvaylı-tramvaysız birçok devrine yetiştim. İstiklal'de gezinen insanlar, binalar ve caddenin kendisi bana her zaman Türkiye'nin halinden haber verir gibiydi. Çocukluğumda İstiklal'de gördüğüm yüzler daha neşeliydi. Ama insanlar daha tekdüzeydi. Çocukluğumda İstiklal'de gördüğüm dükkanlar daha ucuzdu. Ama binalar daha pespayeydi. Bu tarz düşünceleri zihnimde kovaladıkça ülkedeki değişimi anlamaya yaklaştığımı hissederim. Çocukluğumdan beri en büyük ilgiyle takip ettiğim unsur, İstiklal'in taşları olmuştur. Eski İstiklal, yamalı bir bohçaydı. Neredeyse adım başı değişen kaldırım yapısı, şehrin kaosunu ve kestirilemezliğini özetliyordu. Bu İstiklal'i yaşamak isteyenler bugün Galatasaray ya da Taksim Meydanı'nda gezmeli. Taksim'de henüz yeni kaldırım çalışmasına maruz kalmamış bir üçgen var. Üçgenin kenarlarını tramvay rayları, dürümcü sırası ve Sıraselviler Caddesi oluşturuyor. Burası da yeni taşlarla bezenmeden, herkesi burada tam olarak kaç farklı kaldırım tipi bulunduğunu saymaya davet ediyorum. Bu üçgen, hem eski İstiklal'in hem de temsil ettiği darmadağınık ama rengarenk İstanbul hayatının ücretsiz bir sergisi. Bence inşaat halindeki çamurlu İstiklal'e ayak basmaya tenezzül etmeyenler çok şey kaçırdı. Öncelikle, kaşağı görevi üstlenmiş devasa iş makineleri caddenin sırtından eski, kuru deriyi temizlediklerinde İstiklal'in çektiği o derin "oh"u duyma zevkinden mahrum kaldılar. Bu kişiler bugün, İstiklal yeni giysisinin çoğunu giydikten sonra tekrar gelebilir. Ama İstiklal'e asla, onu çıplak görenlerin gözüyle bakamayacaklar. Çünkü İstiklal, mahrem yüzünü, kendisini sadece güneşli değil yağmurlu ve çamurlu havalarda da sevenlere, yalnız bırakmayanlara göstermeyi doğru buldu.

ONURLU VAZİFE
Yeni giysisinin İstiklal'e yakışıp yakışmadığı sorusunu tümüyle bir kenara bırakıyorum. İstiklal kıdemli bir divadır. Bir kez daha imaj değiştirmeye karar vermişse, bana ne demek düşer ki? Her devirde ülkesine ayna tutan cadde, yeni yüzüyle hangi mesajı veriyor? Tekdüzelik desek değil; örneğin Galatasaray'da eskiyle yeni zemin arasındaki kontrast daha belirgin. Homojenlik desek yine değil; "elit" Tünel tarafındaki taşların "avam" Taksim tarafındakilerden çok daha düzgün olması ne kadar da çarpıcı. Kusursuzluk desek hiç değil; alçalan kaldırımın binalara verdirdiği dekolte, öyle kırışıklıkları açığa vurdu ki! Özetle, yeni İstiklal de görmek isteyene en az eskisi kadar çok anlam tabakası sunuyor. Bana yaşattığı ve hayal ettirdiği her şeyden dolayı benim için İstiklal'in taşı da, toprağı da, graniti de, çamuru da altındır. İstiklal Caddesi, insanın istediğinde sevip istediğinde dövebileceği ruhsuz ve boynu bükük bir sevgili değildir. Gururlu, edalı, görünüşündeki en ufak bir değişikliği fark etmediğinizde küsüp size sırtını çeviren bir yardır o. İstiklal'e çıkmak, nazlı nazlı yapılacak bir tercih değil, onurla yerine getirilecek bir vazifedir. O, her zaman hayranı olan bir stardır; görmeye gitmezseniz o değil, siz kaybedersiniz. Kısacası İstiklal, İstanbul'un ta kendisidir ve onu her haliyle sevmeyenin gerçek bir İstanbullu olabileceğine inanmam, inanamam.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İstiklal'in taşı toprağı altın!   / 17-02-2006
 Doğubank'tan aldım!   / 10-02-2006
 Doğubank'tan aldım!   / 10-02-2006
 Almanya'da bu asla olmazdı!   / 03-02-2006
 Almanya'da bu asla olmazdı!   / 03-02-2006
 Buraları eskiden hep tarlaydı   / 27-01-2006
 Otobüs ve metro Mazi... Ati!   / 20-01-2006
 İstanbul'da bir İngiliz   / 13-01-2006
 Memleket nere birader?   / 06-01-2006
  » Yazarlar
    Alışveriş
    Yaşam
    Ajanda
    Güncel
    Gezi
DAVID SELIM SAYERS
İstiklal'in taşı toprağı altın!
İstiklal, bize ne...
Fulya'ya veto
Fulya'ya veto
Beşiktaş Belediye Başkanı Ünal, tüm baskılara rağmen Fulya Projesi'ne...
Gözü kara Tigana
Gözü kara Tigana
Elindeki kadronun sınırlı olmasından şikayet eden Tigana, ligde ve...
'Öcalan, biletini kendi alıp tarifeli uçakla gitti'
Şam yönetiminin lideri Başar Esad ile kriz yaşadığı için, ülkesini...
Askere 'Ebu Garib' davası
Askeri cezaevinde dövülerek öldürüldüğü ileri sürülen erle ilgili...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.