Dövize müdahalenin bedeli yüksek faiz ve enflasyon
Merkez Bankası dün dövize alım yönünde yeni bir müdahale yaptı. Son iki müdahalede olduğu gibi, dün de 3 milyar doları aşkın döviz alındığı hesaplanıyor. Tabii bunun karşılığında 4 milyar YTL piyasaya çıktı. Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleriyle çekeceği para yaklaşık yüzde 50 daha arttı. Merkez Bankası'nın müdahalesi yaklaşık bir aydır bekleniyordu. Çünkü geçmiş üç müdahalesi, yüzde 50 dolar yüzde 50 euro sepeti 1.46 YTL'ye geldiğinde gerçekleşmişti. Bu sınır bir kaç hafta önce geçilmişti. Nihayet müdahale, reel kesimin kurdan yakınmaları ve tekstilcilerin tepkisi ile çakışır şekilde dün gerçekleşti.
Hermüdahalededüştü Merkez Bankası'nın her müdahalesinden sonra aslında kurlar daha da gevşedi. Küresel likidite bolluğu her müdahaleyi bir pozisyon açma fırsatı olarak değerlendirdi ve bundan para kazandı. Merkez Bankası'nın 2003 yılında 10.5 milyar, 2004 yılında 5.4 milyar ve 2005 yılında 22 milyar dolarlık döviz alımı istenen sonucu yaratmadı. Özellikle 2005'te TCMB döviz alımında tam bir sıçrama yaşandı. Bunun karşılığında piyasaya çıkan likidite de sıçrama oldu. Merkez Bankası'nın en temel parasal arzı olan para tabanı geçen yıl yüzde 50 arttı. Bu da, enflasyon üzerinde bir baskı oluşturdu. Belki bu parasal artış olmasaydı, enflasyon yüzde 8 civarında yatay bir seyir izlemeyecek, düşüş gösterebilecekti.
Açmaznerede? Merkez Bankası'nın bu durumunu TEBBaşekonomistiEminÖztürk"temelbirpolitikaaçmazıilekarşıkarşıya" diye tanımlıyor. Merkez Bankası'nın döviz alarak piyasaya çıkardığı lira likiditesini geri çekmek için, daha cazip faiz vermesi gerekiyor. Bu faiz de bugün için yüzde 14.5. Sistem de elindeki likiditeyi bu faizden Merkez Bankası'na kısmen veriyor ama daha çoğunu da kredi olarak kullandırıyor. Kredi genişlemesiyle talep artışının ve enflasyonun düşmemesinin gerisinde bu faktör de rol oynuyor olabilir. EminÖztürk,"MerkezBankası'nınhemfaizindirimindehemdövizalımındacimridavranmakzorundaolduğunu" belirtirken açmazın burada yatttığına işaret ediyor.
Kısırdöngüoluşuyor Emin Öztürk, 2 Şubat'ta yazdığı bültende şu tespitte bulunuyor: "Enflasyon hedefini tehlikeye sokmamak için faiz yüksek tutuldukça yurtdışından daha fazla döviz girecek. Bu, cari işlemler açığı ve ihracat sektörüne yönelik endişeler nedeniyle Merkez Bankası'nı döviz piyasasına alım yönünde müdahale etmeye zorlayacak. Yine enflasyon endişeleri nedeniyle döviz karşılığı yaratılan Türk Lirası'nın sterilize edilmesi gerekecek. Ama bu yapıldıkça daha fazla döviz girişi teşvik edilmiş olacak ve böylece kısır döngü oluşacaktır.
Hedeftekolmalı Aslında 2005 yılında bu tür bir kısır döngü bir ölçüde gerçekleşti. Yurtdışından para girişinin yoğunluğu karşısında Merkez Bankası döviz alarak piyasaya müdahale etmiş ama her defasında yeni döviz girişleri nedeniyle müdahalelerin kur üzerindeki etkisi son derece sınırlı ve kısa süreli olmuştur. Dolayısıyla son dönemde boyutu her defasında 3 milyar doları aşan müdahalelere rağmen Türk Lirası 2005 yılında değer kazanmaya devam etmiştir. Döviz alımları karşılığında piyasaya verilen Türk Lirası ise yeterince sterilize edilemediği için yerli paranın değerlenmesine rağmen enflasyondaki düşüş sürecinde duraklama olmuştur. Özetle, Merkez Bankası iki cephede de amacına tam olarak ulaşamamıştır. Enflasyon hedeflemesi çerçevesinde kısa vadeli faizler Merkez Bankası'nın elindeki temel politika aracıdır. Bu durumda tek politika hedefinin fiyat istikrarı olması gereklidir. Döviz kurundaki volatiliteyi azaltma veya döviz rezervlerini artırma gibi bahanelerle ikinci bir amaca yönelik hareket edildiğinde yukarıda tarif edilen açmaz ortaya çıkmaktadır."
Bedeliyüksek Dün açıklanan 2005 cari açığı 22.8 milyar dolarla beklenen GSMH'nın yüzde 6.4'üne yükseldi. Bu açığın üç önemli nedeninden biri de kurun düşük düzeyi. Kuru değiştirmek için yapılan müdahalelerin de bedeli yüksek faiz ve enflasyon oluyor. Bu da, ekonominin bir başka kısır döngüsünü oluşturuyor.