Kuşatılmışlık...
Hemen belirtelim, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Mersin'de bir çiftçi ile tartışmasının AK Parti'deki yansıması, kamuoyundan farklı değil. Başbakan'a yakın ve etkin milletvekillerinin görüşü de ortak: "Keşke böyle bir olay olmasaydı... Başbakan da üzülmüştür..." Sanki, birlikte durum değerlendirmesi yapmış gibi, gerekçeleri de benzer: "Makamına Atatürk 'ün 'Millete efendilik yoktur, hizmet vardır' sözünü yazdırdı. Şeyh Edibali 'nin, Osmangazi 'ye vasiyetindeki, 'Bundan sonra öfke bize, uysallık sana' öğüdünü her yerde söyler..." Ardından bir tespit: "Son dönemde çok yorgun ve aşırı sinirli..." Başbakan'ın yorgunluğu ve sinirliliğinin nedenlerine gelirsek... AK Parti yönetiminde ve milletvekilleri arasında yapılan yorumların ortak noktaları şöyle:
TAKDİR BEKLEMEK: Enflasyonu ve faizleri indirdi. AB ile müzakereler başlattı. Takdir beklerken, sanki bir şey yapılmamış gibi hava estiriliyor.
UYUM: Başbakan günde 20 saat çalışıyor. Bakanları ve bizzat getirdiğimiz bürokratları ona uyum sağlayamıyor. Tecrübeli diye getirdiklerimiz, stajyer bürokrat gibi, dev ihalelerin iptaline neden olabilecek hatalar yapıyor.
İHBAR VE PİS KOKULAR: Partinin üst yöneticileri, bazı ihaleler, yapılan atama ve tayinlerle ilgili burunlarına gelen pis kokuları aktarıp, belgeler veriyor. Başbakan kaç kez teşkilatı, parti yönetimini, bakanları uyardı, şikayetler sürüyor.
MECLİS: Milletvekilleri Meclis'e devam etmiyor. Başbakan, karar yeter sayısı sağlansın, kanunlar rahat geçsin diye gece yarısı Meclis'e gidiyor, milletvekilleri aranıp çağrılıyor, buna rağmen gelmiyorlar. Bazı bakanların kanunları görüşülürken de sanki kanun, o bakanın şahsi işiymiş gibi bilinçli olarak gelmiyor.
DÜĞMEYE BASIYORLAR: Danıştay'ın ihaleler, meslek liseleri ve imam hatiplerle türban konusunda arka arkaya aldığı kararlar ortada. Üzerine, seçimine bir yıldan fazla süre olmasına karşın Cumhurbaşkanlığı tartışması ısıtılıyor. Radikallerin kışkırtılması da cabası. Sanki bir yerlerden düğmeye basılıyor.
Sorunun nedeni AK Parti'deki ruh hali de daha önce Erdoğan'ın da dile getirdiği bu son cümlede odaklanıyor: "Bir yerlerden düğmeye basılıyor..." Oysa, sıralanan gerekçelere dönülüp bakıldığında, sorunun parti içinden kaynaklandığı da açıkça görülüyor. Galataport ihalesinde, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in uyarısı dikkate alınmıyor. Denizli Belediye Başkanı içkili yerler tartışması başlatıyor. Meslek liseleri ile ilgili yönetmeliğin Danıştay'dan döneceği partinin hukukçuları tarafından da dile getirilmesine rağmen, ısrarla çıkarılıyor. Kamuoyunda da tepki toplayan türbanın kamusal alanının genişletilmesi konusunda Başbakan, "Bu Danıştay'ın işi değil, Diyanet karar vermeli" diyor. Diyanet İşleri Başkanı, hukuka saygılı bir duruşla, Başbakan'ı tekzip ediyor. Sonuçta Danıştay'dan, dünkü bildiri geliyor.
Çıkarılan cümle Danıştay bildirisi kaleme alınırken de ilginç bir gelişme yaşanıyor. Bildiriye, Başbakan'ın TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu'nda Van Yüzüncü Yıl Rektörü'nün yargılanması hakkında sözler söylendiği için gösterdiği tepkiye atıfta bulunan bir paragraf konuluyor. Erdoğan'ın o zaman, Anayasa'nın 138'inci maddesinin, "Görülmekte olan dava hakkında beyanda bulunulamaz" cümlesini okuyarak gösterdiği tepki anımsatılıyor. Siyasi polemiğe yol açmaması için bu bölüm son anda bildiri metninden çıkarılıyor. AK Parti'de ise "kuşatılmışlık" duygusuyla sinirler gerilmeye devam ediyor.
|