|
|
|
|
|
|
Aşk ölüm kalım çizgisindeki insanı yaşama çağırıyor
Ziyaretçi motivasyonunun yoğun bakım hastaları üzerindeki olumlu etkileri, tıp literatürüne bile girdi. Bu nedenle yıllarca hasta yakınlarına kapalı olan yoğun bakım kapıları 'sevgiye' açıldı. Gözyaşları yerine sıcak bir tebessüm, el ele tutuşma ve söylenen güzel sözler hastaların hayata geri dönmesinde tedaviye destek oluyor
Anadolu Sağlık Merkezi'nden Prof. Dr. Ayşen Yücel ve Genel Yoğun Bakım Sorumlusu Uz. Dr. Sabriye Güvenç, yoğun bakımlarda yaşananlar ve sevginin sağlık üzerindeki etkisiyle ilgili soruları yanıtladı:
Yoğun bakımlar ölümle kalım arasındaki bir çizgi... Sizce bu çizgi üzerinde aşkın önemi var mı? Sevginin büyük payı var. Özellikle şuuru açık olan ve çevresini algılayabilen hastalarda, yoğun bakım birden bire içine girdikleri ve tamamen yakın çevrelerinden uzak kaldıkları bir ortam. Burada onları hayata bağlı tutacak birtakım temel ilişkilerini sürdürmeleri çok önemli. Bu ilişkilerin sürmesi de mutlaka kendi yakınlarının ve sevdiği insanların ziyaretiyle mümkün oluyor. Eğer hasta bir nedenle yaşama bağlılığını, yaşam isteğini sürdürebiliyorsa bu bizim başarı şansımızı artırıyor.
YOĞUN BAKIMIN ÖRNEK ÇİFTİ Naci Bey'in iyileşmesinde gerçekten Şenay Hanım'ın rolü var mı? Onların ilişkisi, yoğun bakımda örnek hasta ve hasta yakını ilişkisi oldu. Naci Bey'in iyileşmesinde eşiyle diyaloglarının payı çok büyük. Naci Bey'in uyutulmak zorunda kaldığı dönemlerde bile eşi hep yanındaydı ve sürekli onunla sohbet etti. Biz de hep Naci Bey'in duyduğunu varsaydık. Şenay Hanım da, Naci Bey de sanki birbirleriyle özel bir yere gideceklermiş gibi hazırlanıp, öyle görüştüler. Şenay Hanım çok güçlü bir hasta yakını oldu. Tek bir gün bile ağlamadı ve eşine umut verdi. Naci Bey'i hayata dönmesi için motive etti.
YAKINLARINI HİSSEDEBİLİYOR Yoğun bakımda kendinde olmadan yatan bir hasta, eşiyle gerçekten diyalog kurabiliyor mu, inanıyor musunuz? Bunu ispatlamamız mümkün değil. Yalnızca ara sıra, komada olan hastaların hayatla bir şekilde diyaloglarının sürdüğüne dair yayınlanan bilimsel yazılar oluyor. Biz beyinde gelişen her fonksiyonu, her zaman ölçemeyebiliyoruz. Eğer hasta bize bildiğimiz kriterler içinde cevap verirse, algıladığını anlıyoruz. Ama algılayıp da cevap veremediği durumlar da olabilir. Bu nedenle biz hastaların yakınlarını hissediyor olabileceğini düşünerek davranıyoruz. Onlarla iletişimi kesmiyoruz. Duruma yalnızca hasta ve tedavi edilen bir beden olarak bakmıyoruz.
Beyin ölümü gerçekleştiği anda bunu hastanın eşine nasıl haber veriyorsunuz, en zoru bunu eşine bildirmek midir? Bu tıpta bizim bildiğimiz, geri dönüşümsüz olduğundan emin olduğumuz bir olaydır. Aynen hastanın öldüğünü söylemek gibi. Hatta öldüğünü söylemekten daha zordur. Kişi öldüğünde ölmüştür, ama burada bir yandan makineye bağlı, temel yaşamsal fonksiyonu, kalp atışları devam eden biri söz konusu. Ama aslında beyin fonksiyonları tamamen yitirildiği için, tıp onu ölü sayıyor. Tıpla ilgili olmayan bir insanın bunu algılaması çok zordur. Çünkü klasik ölüm bulguları yok. Hasta soğuk değil sıcak, mor değil yani ölü gibi değil... Ama bir yandan da onun ölü sayılması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü onları makineye bağlamasak, kendi başlarına hiç nefes alamayıp ölecekler.
UZUN KOMALARDAN ÇIKIŞ VAR Yıllarca yoğun bakımda kalan hastalar, bitkisel hayatta olanların bir süre sonra birden kendine gelebilmesi mümkün mü, bunlar film senaryoları mı? Bitkisel hayattan geriye dönüş olmuyor. Uzamış komalardan sonra kendine gelme olabilir. Ama bitkisel hayat bir yerde beyin ölümü gibi kesin kaybedilmiş fonksiyondur. Ölüm gerçekleşmiştir. Bitkisel hayat tanımını koyarken ya da bunu kullanırken, insanlar çok dikkatli olmalıdır. Bazen bu tanımların yeterince doğru kullanılmadığı ve komadaki hastaya 'bitkisel hayatta' dendiği için bu tür hikayeleri duyabiliyoruz.
Aşkın iyileştirici gücü olduğuna inanıyor musunuz? Hastanın sevdiklerinin yanında olduğunu hissetmesi ve yanındakinin yoğun sevgisi, ona umut veriyor. Bu durum hastanın umudunun artmasına ve hayata tutunmasına yardımcı oluyor. Şuurun kapalı olduğu dönemde bile tedaviye destek veriyor. Artık bilimsel olarak da bu katkı kanıtlandığından; hastanelerin yoğun bakım servisleri, her türlü önlem alındıktan sonra hasta yakınlarına açılıyor. Yoğun bakımdaki hastanın direnci çok önemlidir. Bu direnci de sevginin gücü sağlıyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|