Tüpraş'ta geri adım, cari açığın finansmanını zora sokar
Geçen yılı 73.1 milyar dolarlık ihracata karşılık 116 milyar dolarlık ithalatla kapattık. Dış ticaret açığı 8.5 milyar dolarlık artışla 42.9 milyar dolara yükseldi. Hem ihracat hem ithalat ve hem de dış ticaret açığı, tüm zamanların en yüksek rakamlarını oluşturuyor. Bu açığın yaklaşık 22 milyar dolarlık bölümü cari açığa dönüşecek. Bu da milli gelirin yüzde 6.2'sine denk gelecek rekor bir rakamı ifade ediyor. Büyümenin yüzde 9.9'dan yüzde 5.5 dolayına indiği bir yılda, bütün dış ticaret rakamlarında ve cari açıkta sıçrama var. Hükümetin 2006 yılı cari açık hedefi de 22 milyar dolar. Yani artış yok. Ancak ekonomistlerin tahminleri 27-28 milyar dolar civarında toplanıyor. Son yıllarda Çin faktörü bu açığı büyütücü etki yapıyor. Türkiye, bazı ürünlerde Çin ürünleriyle dış pazarlarda rekabet edemiyor. Sadece dış pazarlarda değil, iç pazarda da Çin ürünleriyle rekabet zor. Fiyatı daha uygun olduğu için, üretim yerine ithalat yoluna gidiliyor. Sonuçta dış ticaret açığı artıyor.
Açığın üç nedeni Önce 2003 yılında 8 milyar dolar, sonra 2004'te 15.6 milyar dolar, 2005'te de 22 milyar dolarlık rakamın ardından 2006'da 27-28 milyar dolara çıkılması, yapışkan bir cari açığa işaret ediyor. Çin faktörü dışında cari açığa üç önemli neden gösterilebilir. 1- Petrol fiyatlarında artış. 2005 verileri yeni açıklandı. Petrol fiyatlarındaki ortalama artış yüzde 45.5 düzeyinde gerçekleşmiş. 2004 yılında varili 34.7 dolara ithal edilen ham petrol, 2005 yılında 50.5 dolara ithal edilmiş. Sonuçta ham petrol faturası 2.5 milyar dolar artışla 8.6 milyar dolara yükselmiş. Fatura sadece ham petrolle sınırlı değil. İşlenmiş petrol ve diğer türevleriyle birlikte toplam ithalat tutarı 14.4 milyar dolardan 21.2 milyar dolara çıktı. Bir yıllık artış 6.7 milyar dolar. Bu artışa karşılık dış ticaret açığındaki büyüme 8.5 milyar dolar. Cari işlem açığındaki büyüme de 6.5 milyar dolar. Dolayısıyla bu gerçek petrol fiyatlarına karşı hem dış ticaret, hem cari açık, hem de ekonominin ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyor. 2- Cari açığın ikinci nedeni büyüme. Buna karşılık yapılabilecek fazla bir şey yok. Cari açığın yaratacağı krizin etkisi de zaten büyümeyi düşürmek olacak. 3- Kurun düzeyi de cari açığı büyütücü etki yapıyor. Fiyata karşı kimse duyarsız kalamaz. Kur düştükçe yabancı malların, ara malların fiyatı düşüyor. Bu durum ithalatı teşvik ediyor, ihracatçının rekabet gücünü azaltıyor. İşte son zamanlarda en çok cari açığa önlem olarak üzerinde tartışılan ayak da bu. Ancak bu önlem, dalgalı kur rejimini değiştirmeden, IMF'yi ikna etmeden mümkün değil. Kaldı ki, rejimi değiştirseniz de, değiştirmeseniz de kurun yükselişi, bütün dengeleri değiştirecek. Enflasyondan faizlere, kamu borçlarından diğer makro kazanımlara kadar sağlanan başarılar, geri verilmesi sonucunu beraberinde getirebilir.
Açıkla birlikte yaşamak Bu üç ayakta kolay kolay iyileştirme yapılamayacağına göre, cari açığın finansman kalitesini yükseltmek büyük önem taşıyor. Hükümet bu konuda 2005'te iyi bir sınav verdi. Portföy yatırımları yanında doğrudan sermaye çekmede hem özel sektör şirketleri, hem de özelleştirme kapsamındaki şirketler başı çekti. 20 milyar doları aşkın özelleştirme tutarı, cari açığın kalıcı sermaye girişiyle finanse edilmesi anlamına geliyordu. Nitekim yılın 11 aylık döneminde Türkiye'ye doğrudan sermaye girişinin 6.3 milyar dolarla rekor düzeye çıkması, bu kadar cari açığın kalıcı bir sermaye ile karşılandığını gösterir.
Tüpraş ne anlama gelir? Şimdi bu özelleştirmelerden en büyük ikincisi olan Tüpraş'ta geri adım atılması kafaları karıştırdığı gibi, cari açığın finansmanını olumsuz etkiler. Tüpraş, bir yerli gruba satılmasına karşılık finansmanının büyük kısmı yurtdışından sağlandı. Tüpraş'ın özelleştirilmesinde sadece sermaye piyasası ayağı değil, bir de cari açık ayağı var.
Sonuç "Kaptan fırtınayı önleyemez ama fırtınadan kaçmak görevidir" İskoç Atasözü
|