Trabzon'da özel suikast tabancası
Trabzon'daki rahip suikasti, ilk bakışta Danimarka'daki karikatür olayına bir tepki gibi görünüyor. Ancak, soruşturma ilerledikçe olayın farklı boyutları olabileceğine ilişkin ipuçları ele geçiyor. Mesela, suikastçinin silahı. 15-16 yaşındaki öfkeli bir genç, Trabzon'da bir rahip vurmaya karar verirse ne yapar, en iyi ihtimalle bölgeden bir silah bulur. Ancak, polisin yaptığı inceleme olayın bu boyutta olmadığını gösteriyor. Polisin vardığı ilk sonuca göre, suikastte son derece profesyonel bir tabanca kullanılmış. Yani, yerel bir altıpatlar değil. Bence, bu işin boyutunu ciddi ölçüde etkileyecek bir delil. Hükümet, olayın Danimarka ile ilintisi olmama noktası üzerinde ısrarla duruyor. İtalya ile yapılan görüşmelerde de, cinayetin bu boyutunun çok fazla öne çıkarılmaması üzerinde fikir birliğine varılmış. AB ülkeleri de cinayetin medeniyetler arası gerilimin yeni bir fitilini oluşturmaması konusunda görüş birliğinde. Zaten İtalyan basını dışında dünya medyası da Trabzon cinayetini çok öne çıkarmamaya özen gösterdi. Dün 8 saat süren Bakanlar Kurulu'nun en önemli gündem maddelerinden biri buydu. Elde edilen bu delil, aslında suikastin Danimarka'daki karikatürlere tepki maskesi altında Türkiye'de istikrarı etkilemeye yönelik bir eylem olabileceği düşüncesini doğuruyor. AB'ye adaylığı tartışılan Türkiye'de, İslam adına cinayet işlenmiş olması, zaten limoni olan ilişkileri daha da gerecek bir eylem olabilir çok kolayca. Çok komplocu düşünecek olursanız, Şemdinli'deki bombalardan Trabzon'daki suikaste uzanan bir istikrarsızlaştırma planına bile varabilirsiniz. Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru ilerleyen Türkiye'nin yakın geçmişi, bu tip suikastler, toplum olayları, kıyımlarla dolu olunca insanın aklındaki soru işaretleri artmıyor değil doğrusu. Trabzon olayı, bu boyutta bir cinayetse, tıpkı Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Gün Sazak suikastlerinde olduğu gibi, tetikçi yakalansa bile aydınlanması mümkün olmayan bir olay gibi görünüyor. Tetikçinin ne için ve kim için bu işe giriştiğinin karanlıkta kalması büyük bir olasılık. Hükümetin bu noktada yapması gereken iş, son dönemde savsakladığı demokratikleşme sürecinin arkasında kararlılıkla durması, sivil otoriteyi güçlendirici adımları atması, Galataport'la sarsılan güven ilişkisini yeniden kurması. Bakanlar, oğulları ve ihaleler nedeniyle hükümetin sihrinin bozulduğu bir gerçek. Yaklaşan Nevruz nedeniyle Türkiye'nin birtakım gerilimlere gebe olduğu da sır değil. Bunların üstüne Batı'da Türkiye'nin gidişatı hakkında kuşku uyandıracak bir cinayetin eklenmesi, iktidarın çok önem verdiği AB desteğini ciddi zaafa uğratabilecek bir gelişme. Hele bu cinayetin dolaylı muhatabının Türkiye'deki demokratikleşme sürecine kuşkuyla bakan Danimarka, Norveç gibi İskandinav ülkeleri olması daha da rahatsızlık verici. Hükümetin, Trabzon olayına en az Şemdinli bombaları kadar önem vermesi gereği apaçık ortada. Dilerim hükümette bu kararlılık vardır.
|