Tanrım, mesajı biraz netleştirebilir misin!
Bugün doğum günüm!.. Ve ben bir hastane odasında tavanı seyrediyorum. Peki bu maceradan nasıl bir ders almam gerekiyor? Tam olarak emin değilim...
Her şey geçen pazar başladı. Bütün pazar of-road yaptım; ekipteki tek kadındım ve sadece bir kez çamurlara saplandım ve bütün gün "Allah'ım şimdi nazar değdi, birazdan değecek" diye bekledim durdum. Ama ne ilginçtir ki değmedi! Sadece şımarıklıktan kıçım tavana değiyordu. Gece saat 2'ydi... Kozyatağı sırtlarındaki iki oda bir salon evimde gündüz yaşadığım zaferin sarhoşluğuyla, saçım başım çamur içinde (itiraf ediyorum saçlarımı yıkamaya üşendim döndükten sonra) bir o yana bir bu yana horlayarak dönüp duruyordum ki, birdenbire rüyamda kendimi Irak Savaşı'nın içinde buldum.
BÖĞÜRÜYORDUM... Bir keskin nişancı tarafından karnımdan vuruldum. Korkuyla gözlerimi açtım, galiba keskin nişancı Kozyatağı'ndaydı. Karnımdaki ağrıyı anlatmaya kelimeler bulamıyorum. Bir saat boyunca aspirin, dana kulağı, nazar boncuğu ve karınca duası gibi modern tıbbın tüm imkanlarını denedim ama anlaşılan karnımdaki ağrı, modern tıp konusunda pek bilgisizdi. Hastaneye vardığımda artık böğürüyordum. Acı kesilmek bilmiyordu, bende de naz katsayısı kesilmek bilmiyordu. Öyle bağırıyordum ki, acildeki diğer hastalar "Üzülmeyin hanımefendi inşallah nurtopu gibi bir çocuğunuz olur" diyordu. Düşünün kocaman bir kadın, acilin orta yerinde dokuz aylık hamileleri andırarak karnını tutuyor ve böğürdükçe böğürüyor... Sonunda doktorlar bana morfini basmaya karar verdiler. Birazdan da teşhis kondu: Safra kesemde nurtopu gibi 12 tane taş vardı!
HASTANE NOTLARIM Türk basının en ağır kalemi olmak, bazen sağlığınızın bile sorumluluklarınızın arkasında kalması anlamına geliyor. (Yürü be kim tutar seni...) Doktorla pazarlık ettim. Ameliyatı bir hafta erteledim. Ancak modern tıptan anlamayan safra kesem, bu pazarlıkla da pek ilgilenmedi. Geçtiğimiz çarşamba günü Florance Nightingale Hastanesi'ne teslim oldum. Şimdi; kısa hastane notlarım:
* Hastanede en yakın arkadaşım, düğmeye bastıkça, kanıma karışan morfindi. Hastaneden mezun olunca da değerli doktorlarımın eve yolluk olarak bir ölçek morfin yollamaları en büyük dileğim. (Bakın aksi taktirde gelir, acilde birkaç saat böğürürüm.)
* Ameliyat ekibi Uzm. Dr. Murat Dayangaç, Prof. Dr. Yaman Tokat, Uzm. Dr. Zahide Kurt ve Prof. Dr. Yıldıray Yüzer'den oluşuyordu. (Sevgili günlük, çok şişmanım diye mi bu kadar kalabalık girdiler safra kesemi yolcu etmeye? Yoksa benim şer kapasitemden korkup, içeri girmişken çenemi de mi almaya çalıştılar? Hayatımın geri kalanını bu kritik konuyu araştırmaya ve 'safra kesesi alınmış şişmanları geliştirme- semirtme ve safra kesesinin yokluğunu hissettirmeme cemiyeti'ne adıyorum.)
İBO SHOW'DA AĞLADIM * Sevgili günlük; ameliyat sonrası ileri derecede duygusallaşmış durumdayım. Az önce İbrahim Tatlıses İbo Show'da "Maden Dağı dumandır, de loy loy de loy loy" isimli türküyü okudu, hüngür hüngür ağladım. Az daha dikişlerimi tuta tuta, beni ziyaret etmeye gelen Serpil arkadaşımla halay çekecektim, hemşireler gümbürtüye koştular.
* En büyük eğlencem; gelen konuklarıma önce dikişlerimi, sonra safra kesemden çıkan taşları göstermek. Onlar "vah vah!" vokalleri yaparken ben de nazik nazik inliyorum.
* Sanırım hastane tarihinin en gelişmiş eğlence merkezini kurdum odama. Playstation'ı projeksiyonla karşı duvara veriyorum, bu esnada bilgisayarımda müzik dinleyebiliyorum. En azından kafamdaki sistem buydu. Ancak sistemin parçalarını evden kardeşim getirdiği için oyunları sessiz, bilgisayarı ise şarjsız kullanmak durumundayım. 'SEN MANYAK MISIN?'
* Başımın ucunda bir düğme var, ona basınca üç saniyede hemşire odaya geliyor. Bazen gelen konuklara düğme şov yapıyorum. Hemşire geç gelince biraz bozuluyorum tabii.
* Hastaneye girmeden önce kuaförüm Diba'da Fatih arkadaşıma saçlarımı siyah-sarı yaptırmıştım. Tek tembihi, saçlarımı kendim yıkamamamdı. Ben bu tavsiyeyi tuttum! Bugün yedinci gün ve artık saçlarımda sinekler uçuşuyor. Allah'tan Fatih bugün ziyarete geldi ve şu cümleyi kurdu: "Sen manyak mısın?" Artık saçlarım ahenkle dans ediyor!
* Bir şımarığım bir şımarığım... Kardeşim bile ben inleyerek "Berşan, lütfen önce bana çay yapıp, arkasından börek açıp, bir de aşağıdan kar getirir misin?" dediğimde buğulu gözlerle bana bakıp "Peki ablacım" diyor.
* Ama bir haftadır, acı çekmekten, kedimi öpememekten, arabama binip ağlak bir şarkı patlatamamaktan, nefesim kesilircesine diyet kola içememekten çok yoruldum. Sağlığınızın kıymetini bilin, gerçekten "Olmaya devlet cihanda bir yudum diyet kola gibi" (Laf tam olarak böyle değildi, ama hastayım şımarmak hakkım!)
|