Süpürgenin sapı
İki haber: 1. Almanya'da okulda Türkçe konuşan çocuklara bahçeyi süpürme cezası tartışılıyor (Sabah'ın Sertaç Akdoğan imzalı dünkü iyi manşeti). 2. Mudurnu'da kaymakamlıktan 50 YTL yardım isteyene bahçedeki karı temizlemesi şart koşuldu (Takvim'in fotoğraflı iyi haberi ve Yılmaz Özdil'in dünkü güzel yazısı).
İlk maddeye anormal tepki duyarız; çünkü hakikaten "medeni, demokratik, özgürlükçü, adaletçi" geçinen Avrupa'nın çifte standartlarındandır; sömürgeci, emperyalist, aşağılamacı, bazen ırkçı, dışlamacı, ötekinden korkan ruhunun hortlamasıdır. Buna "oradaki Türkler, buradaki Türkler" sık sık muhatap olur, maruz kalırız. İkinci maddeye de öyle; nihayetinde hepimiz iyi insanızdır. Bir garibanın ayan beyan angaryaya koşulmasına, yoksulluğunun, ihtiyacının istismarına, hele bunun devlet görevlisince icrasına hınçlanırız. "Almanın süpürgesi" ile "Türkiyemin küreği" ne de güzel buluşur. Aşağılama ve zulüm, ırk, millet, devlet tanımaz ki!
Sonra?
Sonrası, bu ülkede nice haberin, fotoğrafın, yazının, köşenin, kalbin, iyiliğin, öfkenin, tepkinin, namusun, adaletin, insaniyetin, ahlakın, standardın kapsama alanına girmez. Uzun yıllar nicesi girmediği gibi. Değişimler, demokratikleşmeler, olgunlaşmalar bile kimine diş geçiremez.
Misal; Çalışma düzeni, onca hak, hukuk vesaireye rağmen, giderek daha fazla "postmodern angarya" ilkelliğindedir. Patronsanız da bilirsiniz; yöneticiyseniz de, çalışansanız da, işsizseniz de. Onca işsizlik karşısında, çok sayıda sektör ve çok çok sayıda işletme, işyeri; "lütfen iş verdikleri" nin, lütufla aldıkları 50, 100, 500 YTL'leri hak etmeleri için daha fazla, daha yoğun, daha itirazsız, daha zamsız, daha az ücretle, daha sessiz, daha boynu eğik, daha kul, daha köle çalışmasını bekler. Dayatır. Emreder. Nice üniversite mezunu da, nice vasıflı çalışan da, elbette nice vasıfsız ırgat, amele ve gönüllügönülsüz köle de bu sözde "serbest, özgürlükçü, demokratik, hukuksal" piyasada "angarya saatleri" ne koşulur. Zanneder misiniz ki, nice kravatlı yöneticinin yahut dindar, pek namuslu yahut demokrat sermaye, iş sahibinin, sosyal güvenlik, çalışanın örgütlenmesi, fazla mesai, angaryanın yasak olması gibi bir "terbiyesi" mevcuttur. Süpürge ve kürek, hep kıçınıza vurulmak üzere hem de, hazırdır. Değil midir?
Misal yani; dil meselesi hani. Bizde okullarda "Kürtçe konuşan çocuklar"a, konuşmak isteyen miniklere, başka dil bilmeyen analara nasıl bir hoşgörü gösterildi? Kalbinizin bir yerinde, yıllar boyunca böyle bir "anadil" bir yana, "anasının dili, babasının dili" anlayışı mevcut oldu mu? Kaçınızda, kaçımızda? Geçmişte zaten aşağılama vesilesi olan "farklı dil, farklı şive" daha sonra terör ve terörle mücadelenin paranoyalarında, iş vermeme, işten atma, mahallede yaşatmama, kafadan hırsız, gaspçı, katil, terörist sayma gerekçesi sayılmadı mı? Şimdilerde; tam tersten ama aynısı, "Kürtler arasında Türkçe konuşana tahammülsüzlük" olarak serpilmiyor mu? Misal yani; Türkiye'de bir zenginlik, servet şımarıklığı, binlerce çocuğu kendi vatandaşlarının cehaletini, yoksulluğunu, yokluklarını aşağılayarak, alaya alarak, umursamayarak yetiştirmiyor mu!
Angarya dedik ya; yapmayın lütfen. Kutsal vazife, eşitlik ocağı saydığımız askerliğin, en zor zorunlu görevler bir yana, sıradan her günü yoğun angarya ve "insanlık dışı muamele" yle idrak edilmiyor mu? Yapmayın lütfen... Almanın çirkinliği, kaymakamın acımasızlığı tamam da... "Süpürgenin sapı" yla azıcık kendi vicdanımızı da dürtsek ya! "Dokunulmazlar" a dokunsak ya!
|