|
|
|
|
|
|
Kitaplar anne babayı suçluyor
Bizim evde "hayır" sözcüğünün hiçbir anlamı yok, bir kulaktan girip diğerinden çıkıyor! Hatta ebeveyn tarafından söylendiğinde, çocuk "hayır"ı duyduğu an bir saniyeliğine taş keser numarası yapıp sonra bunu söyleyen kişinin gözlerinin içine dik dik bakıyor, ardından da "hayır"a neden olan işlerini büyük bir kararlılıkla, hatta biraz öncekinden daha emin tavırlarla sürdürüyor. "Hayır" sözcüğünü farklı farklı tonlamalarda söylemeniz de bir işe yaramıyor, isterseniz uzaklardaki bir dağın arkasında biri varmış gibi bağırın, yine de bir şey değişmiyor. Bu noktaya nasıl geldik bilemiyorum...
OKUMAM DA İŞE YARAMADI Çocuk eğitimiyle ilgili bazı kitaplar ebeveyni suçlar haldeler. Ebeveynler eğitimsiz diye bas bas bağırıyorlar, bu yüzden de çocuklarımıza gerekli eğitimi veremiyormuşuz. Tuğla kalınlığında okul kitapları bitirdim ben, üstelik psikoloji eğitimi aldım. Yetmedi, yüksek lisans yaptım. Hem de iletişim alanında, dolayısıyla işin en basit yanını, yani doğru iletişim kurmayı biliyor olmam lazım değil mi? Ayrıca da dünyanın çocuklarla ilgili yazılmış neredeyse bütün kitaplarını ve de çocuklar için yazılmış olanları da okudum. Ama işte, "hayır" dediğimde beni dinleyen yok. Başka ne diyor bazı kitaplar? Ebeveynler çocuklarını çok şımartıyor. Yani ne oluyor? Hepimiz çocuğa endeksliyoruz kendimizi, hayatımızın onun etrafında dönmesine izin veriyoruz. Ve denildiğine göre çok büyük bir hata yapıyoruz. İyi ama; ben hayatımdaki bu küçük insanın varlığından hakikaten çok mutluyum ve de tabii ki hayatımı ona göre şekillendiriyorum. Eğer böyle yapmasam asıl o zaman hayatımda aksamalar olacaktır, öyle değil mi? Kitaplar böyle emir verir gibi bizi suçlayıp maalesef çarenin ne olduğunu asla söylemiyorlar. Yalnızca şu ilkel önerilerle yetiniyorlar; fazla oyuncak almayın, her dediğini yapmayın. Ama olay şu ki; sanki bir şablondan bahsediyor bu tip kitaplar. Çocukların hepsinin ayrı birer derya olduklarını ve asla bir şablonla ifade edilemeyeceğini hesaba katmayan bir tavır bu.
KIZIMLA BAŞA ÇIKAMIYORUM Başka ne diyorlar? Diyelim çocuğunuz bir şey için tutturuyor. Mesela bizimkisi ısrarla benim kolye ve yüzüklerimi istiyor. Ben ne yaptım? Nuh nebiden kalma boncukları falan bir kutuya doldurup bizimkine verdim; böylelikle onun da kendisini özel hissetmek için bir nedeni oldu. Şimdi doğruya doğru, en akıllıca işi yaptım, güya kendi değerli mal varlığımı kurtardım. Yani öyle sanıyordum. Bizimkisi kendi özel kutusundakilerle bir süre oynadı ve sıra benim kutuya geldi yine. Ne oldu yani? Döndük dolaştık, aynı noktadayız. Ve cidden "istiyorum!" diyerek kimi zaman tutturmakta. Kitaplar bize ne diyor? Olaya uzaktan bakın. Yani, görece değil, sahici bir kavram olarak uzaktan bakmak, araya yarım metre koyarak olayı dışarıdan inceliyor(muş) gibi yapmak. Bir deneyin bakalım ne olacak? Ben denedim, hiçbir şey olmuyor. Başka ne diyorlar? "Bu isteğinin mantıklı olmadığını söyleyin." Aman Tanrım, bu ne güzel öneri, yüzyıllardır herkes bu tümceyi duymayı bekliyordu. Yemekten önce gazoz mu içmek istiyor, kendini yerden yere mi atıyor? Şöyle deyiverin; "Ama önce yemeğini yemelisin. Yemek senin için faydalı vitaminler içeriyor. Gazozu ancak yemekten sonra içebilirsin." Yani ne diyeyim, her kitabı okuyorum ama çoğunlukla da okuduklarıma fıkra kitabı muamelesi yapıyorum. Yatmadan önce biraz neşelenmek, gülmek, gülmekten yorgun düşüp de hemen uykuya dalmak için ideal oluyorlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|