Ankara'nın Hamas stratejisi
İsrail'de bir gazeteci dostumu aradım. Ateş püskürüyordu. Ama Hamas'a değil. Amerika'ya. "İşte sana yeni Orta Doğu. İşte demokrasi. Hamas, Amerikalılar seçim diye tutturdu ve Hamas'ın seçimlere girmesine izin verdi diye iktidarda. Oynadıkları saçma oyunun faturasını bizler ödeyeceğiz. Konuşamayacak kadar kızgınım." Gerçekten de Washington'un 11 Eylül sonrası geliştirdiği Büyük Orta Doğu tezi, yüzyılın en büyük paradoksunu içeriyor. Bölgede demokratikleşme ve sivil toplumun gelişmesi, Irak'tan Mısır'a kadar her yerde İslamcı iktidarların yükselmesi sonucu doğurdu. Yarın Suudi Arabistan'a özgür seçimler yapılsa, muhtemelen El Kaide iktidarı süpürür; Afganistan'da bıraksanız Taliban geri gelir. Bu durumda çözüm ne? "Taç giyen baş akıllanır" diye yola çıkan Amerikalı teorisyenler, İslamcı iktidarların geçici olacağını, zaman içinde Orta Doğu toplumlarının daha özgürlükçü, daha liberal hareketlere yöneleceğini düşünüyor. Ama kim bilebilir? İktidarı yakalayan partiler, bırakmamak için ellerinden geleni yapıyor. Üstelik "ılımlı İslam demokrasiler için o kadar kötü olmaz" diye yola çıkıldı ama "ılımlılar" yerine sahnede Irak'taki Şii mollalar, Filistin'deki Kalaşnikov İktidarı var. Ama Filistin'deki işin kolay hazmedilir yanı yok. Kendimizi kandırmayalım: Hamas, "intihar bombacılarının partisi." Ve Başbakan Tayip Erdoğan'ın Davos'taki iyi niyetli yorumlarına rağmen, ne parti ve örgüt, ne de terör ve parti programı arasında hiçbir fark yok. Örgüt (ve parti) yıllardır İsrail devletini yoketme hedefine kilitlenmiş durumda. İntihar bombacılarının annelerine "Aman ne güzel oğlum üç kişi öldürdü" diye video yaptıran bir nekrofili hakim Hamas edebiyatında. Ne iki devletli çözümü, ne İsrail'in varlığını veya uluslararası camia tarafından desteklenen "yol haritası"nı kabul ediyorlar. Peki ne yapacağız? Önümüzdeki aylarda Hamas'a yönelik dış baskı arttıkça parti kendi söylemini yumuşatmak için bazı adımlar atacaktır. BM'den Arap dünyasına kadar herkes "Hamas sorunu" konusunda kafa kafaya vermiş durumda. Ankara ise burada kendine bir rol biçiyor Geçen baharda "Arabulucu olayım" diye kendini ortaya atan ve Erez bölgesinde büyük yatırımlara giren Ankara, önümüzdeki aylarda İsrail-Hamas arasında belli bir arabuluculuk misyonu götürebileceği hevesinde. Bu yanlışta olmaz. Bu noktada uzun zamandır adı medyadan uzak kalan AK Parti dış politika danışmanlarından Ahmet Davutoğlu'nun hem Başbakan Erdoğan hem de Dışişleri Bakanı Gül nezdinde yeniden yükselen bir grafiği olmasını bekleyebiliriz. Duyduğumuz kadarıyla hem İsrail Büyükelçisi hem de Erdoğan'la bizzat görüşen Davutoğlu, bu tarz bir misyon için nabız yoklamaya başlamış durumda. Tabii geçen Nisan ayında Erdoğan'ın İsrail gezisinde Ahmet Davutoğlu'yla sohbetimiz, "stratejik derinlik" ve "ritmik diplomasi" kavramlarının mucidi ile son sohbetim olmuştu. Davutoğlu, Başbakan Erdoğan'ın Ariel Şaron'la resmi yemeği öncesinde Kudüs'teki King David Oteli lobisinde 4-5 kişilik bir gruba Şaron'un, "Zavallı seksen yaşında kötürüm bir adamı evinde katlettiği" değerlendirmesini yapmıştı. İtirazlarımıza rağmen danışman, "zavallı seksen yaşında adam" diye tanımladığı Hamas lideri Şeyh Ahmet Yasin'e ne kadar acıdığını gizlememişti. Davutoğlu ondan sonra telefon ederek ben ve bir başka gazeteciden olayı yazmamamızı rica etti. Ancak bence tam tersine şimdiki önemini yansıtan bir anekdot bu. Filistin sokağına bu kadar yakın hissetmesi, Davutoğlu'nun bu alanda ideal bir arabulucu olmasına imkân veriyor. Bol şans diliyoruz.
|