|
 |
|
 |
HBB hanımın taktikleri
Eve yıllardır gelen bir gündelikçi kadın vardı. (Ona 'HBB hanım' diyelim...) HBB hanımı ücretini her zaman piyasanın üstünde tutmuştuk. Ortalama, bugünün parasıyla 40 YTL ise, biz 45 verirdik. Niye? Çünkü... Bir kere, HBB hanım güvenilir bir insandı. Ortalıkta para unuturduk, eve döndüğümüzde 5 kuruşuna dahi dokunulmamış olurdu... Benim eski gündelikçilerimden biri aksatmadan, her seferinde çamaşır deterjanı aşırırdı. Bir kız arkadaşa da gidiyordu aynı kadın. Arkadaşım illallah deyip deterjanları kilitleyince; bu kez de Orkid'lerini yürütmüştü! İkincisi, HBB hanım evin düzenini bilip ona göre davranırdı. Her şeyi yerli yerine koyardı. Üçüncüsü, HBB hanım bizden daha titizdi. Yapma, uğraşma, gelecek sefer bakarsın dediğimiz işleri de yapardı. Dördüncüsü, gayet temiz bir kadındı; asla ter kokmazdı. Beşincisi, hiç laubali olmazdı.
Evet, birbirimizden memnunduk. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. Günün birinde HBB hanım ücretine zam istedi. Donduk kaldık. Mesele para değildi. Ama: 1) Zaten ortalamanın üstünde ödüyorduk. 2) Önceki sefer enflasyonun iki katı zam yapmıştım. 3) Kullanmadığımız bir şey olduğunda, mutlaka ona verirdik. Zam isterken elinde tuttuğu cep telefonu gibi... Bu kadın nankör müydü? Bizim bonkörlüğümüze karşın zam istiyordu. HBB hanımla ilişkimiz 'aslında' nasıl bir düzene sahipti ki küçük bir zam talebi karşısında şaşırmıştık. En çok da ben değil, Zevcenur hanım bozum olmuştu.
İlişkimizin ardındaki temel yapıyı ancak Gül Özyeğin'in "Başkalarının Kiri: Kapıcılar, Gündelikçiler ve Kadınlık Halleri" adlı kitabını (İletişim Yayınları) okuyunca anladım. Mesela şöyle: Evin kadını (işveren) ile gündelikçi (ev işçisi) arasında 'çıkarlar' sürekli 'müzakere' edilir. Çıkarlar beş alana ayrılır: "1) Ev işçisi, işte daha az saat geçirmek ister, oysa işveren ev işçisini daha çok tutmak ister. 2) Ev işçisi, kendi hızını denetleyebilmek ve belirli bir işin ne ölçüde adamakıllı yapılacağına kendi karar vermek için görevlerini gözetim altında tutulmadan yerine getirmek ister, oysa işveren işi görmek, hızını ve niteliğini belirlemek ister. 3) Ev işçisi ücret artışını anımsatmak ister, oysa işveren bunu ertelemek ister. 4) Ev işçisi işveren kadının sınıfsal ayrıcalıklarıyla yarışmak yerine onlardan yararlanmak ister. 5) Ev işçisi özel isteklerin işin her zamanki parçasına dönüşmeyeceğinden emin olmak ister ve işveren ise işçilerin sorumluluklarıyla iş yüklerini çoğaltmak ister. Ev işçileri ve işverenler, kendi çıkarları kovalarken, çatışan çıkarların belirlediği ve manipülasyonu, hoş görünmeyi, manevra yapmayı ve karşılıklı uzlaşmayı içeren bir sosyal etkileşime girerler."
Bu teorik lafları olayımıza tercüme edersek: Eski eşyaları vermemizin pek önemi yoktu. Çünkü zaten talep etmiyordu ve ayrıca biz onları vermesek de HBB hanım ve ailesi yaşamını sürdürecekti. Ona ortalamanın üstede ücret ödememizi ve dolgun zam yapmamızı da olağan karşılıyordu. Çünkü ev büyüktü ve HBB hanım da kendi niteliklerinin (güvenli, özenli, terbiyeli, vs) farkındaydı. Sonuçta ne mi oldu? O birkaç hafta surat astı... Biz de -çaresiz- zam yaptık.
EMRE AKÖZ
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|