Zemin güreşi..
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Yeni bir girişim başlatıyoruz" diyerek, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin "Eylem Planı"nı dün açıkladı. Eylem Planı'nın, daha önceki öneriler dizisine eklediği en önemli maddede şöyle özetlenebilir: "BM Genel Sekreteri'nin himayesinde, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının katılımıyla en geç Mayıs-Haziran 2006'ya kadar bir üst düzey toplantı gerçekleştirilmesi..." "Dörtlü konferans" anlamına gelen öneri, geçmişte Dışişleri Bakanlığı'nda dillendirilmişti. Eski KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın sıcak bakmaması dolayısıyla rafa kaldırılan bu öneri, dün devreye sokuldu.
İki ay önce Eylem Planı'nın hazırlanışına gelirsek... Başbakanlık Dışişleri Danışmanı Büyükelçi Ahmet Davutoğlu'nun da aktardığına göre, Plan hazırlığı 3 Ekim'de AB'nin müzakerelere başlama kararının hemen ardından başlamış. Açıklanmanın hangi tarihte yapılacağına ilişkin de "zaman faktörü" üzerinde kafa yorulmuş. Önce ilkbahar aylarına bırakılması düşünülmüş. Ancak bunun, "AB'nin, Ek Protokol baskısını gidermek için Ankara manevrası" olarak anlaşılacağı kaygısı ağırlık kazanmış. Her ne kadar, "Bu dikkate alınmadı" denilse de İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un KKTC gezisi açıklamanın dün yapılmasına zemin hazırlamış.
Trende uygun Planda sıralanan önerilere bakıldığında, Davutoğlu'nun da vurguladığı gibi "uluslararası trende uygun" bir paket... Globalleşmenin etkisini her alanda hissettirdiği, ekonomik izolasyonların sınır tanımadığı dünya düzenine uyumlu öneriler getiriyor. Öncelikle, BM ve AB'nin temel ilkesi olan ekonomik özgürlük, mal ve hizmet dolaşımının serbest olmasına dayanıyor. Doğu Akdeniz'de, üstelik bir ada ülkesinde 32 yıldır devam eden sorunu giderip, kısıtlamaları ortadan kaldıran bir çözüm öneriliyor. Ayrıca dünyaya, "24 Nisan 2004 referandumundan bu yana sürdürdüğümüz barışçı tutumumuzu devam ettiriyoruz" mesajını veriyor.
Annan ve Putin Aktarıldığına göre, Plan 20 Ocak'ta kendisine sunulduğunda, BM Genel Sekreteri Kofi Annan memnuniyetini bildirmiş. Annan'ın, Başbakan Erdoğan ile yarın Davos'ta yapacağı görüşmede de bunu kayda geçirmesi bekleniyor. Annan'ın, inisiyatif üstlenip Rum tarafını ikna edip edemeyeceğini bugünden söylemek zor. Burada AB'nin etkin ülkelerinin alacağı rol önem kazanıyor. Özellikle İngiltere'nin, Ada'daki garantör ülkelerden biri olarak, AB içinde alacağı baskıcı rolü hangi aşamaya kadar sürdürebileceğini görmek gerekiyor. Ankara'nın uğraşısı, İngiltere Dışişleri Bakanı'nın KKTC'yi ziyareti sonrası, AB'nin diğer başat ülkesi Almanya'yı da devreye sokmak. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Almanya Dışişleri Bakanı'nı Berlin'de buluşturmak. Bunlar olurken, Kıbrıs sorununun çözüm yerini AB'ye kaydırmamak, BM zeminini korumak. Ankara ayrıca Annan'ın Güvenilki Konseyi'ne sunduğu raporuna veto koyarak KKTC'nin önemli bir engeli aşmasına engel olan Rusya'yı yanına çekme gayretinde. Her ne kadar Başbakan Erdoğan'ın Moskova gezisi sırasında Rusya Devlet Başkanı Putin, "KKTC'ye izolasyon adil değil" diyerek vetoyu kaldırma sözü vermiş, ancak yerine getirememişti. Erdoğan'ın önceki günkü telefon görüşmesinde elde ettiği gelişme ise Dışişleri Bakanı Lavrov'un aksine, Putin'in "Kıbrıs sorununda çözüm yeri BM olacak" sözü. Sonuç olarak; Kıbrıs'ta yeni bir süreç başlarken, Ankara'da hükümet çok yönlü AB cenderesinden kurtaracak bir adımı dün attı.
|